Amerika kurulurken...

Kevin Costner senaryosunu Jon Baird'la birlikte yazdığı, başrolünü de üstlendiği, dört bölümlük devasa western projesi 'Horizon: An American Saga'da ülkesinin kuruluş aşamasındaki dinamiklerini ve kanla yazılmış bir tarihi perdeye taşıyor. Bu hafta itibariyle ilk bölümünü izlediğimiz bu itinayla çekilmiş western destanını kaçırmayın derim.

Yeni kıtanın dışarıdan gelen tarafından parsellenmeye başladığı dönemler. Tarihler 1859'u gösterirken San Pedro Vadisi'nde üç beyaz, akıp giden bir nehrin yanında kendilerine gelecek kurma adına arazi üzerinde çalışıyor. Akabinde onları gözetleyen apaçileri de görüyoruz Dört yıl sonrasına atladığımızdaysa onlar artık mezardadırlar ve söz konusu çevrede yeni sakinleriyle birlikte kasabamsı bir yerleşim oluşmuştur. Topluluk bir gece kutlama yaparken o toprağın gerçek sahipleri tarafından kanlı bir saldırıya uğrar. Bir grup apaçi ortalığı yakıp yıkar ve kanlı bir katliam düzenler. Ertesi gün yerleşime gelen Teğmen Trent Gephart ve askerleri baskından bir dehlizde saklanan ve oğluyla kocasını kaybeden Frances Kittredge ve kızı Lizzie'yi himayesi altına alır. Öte yandan Wyoming'de maden işi için bölgeye gelen Hayes Ellison, öğleden sonra için sözleştiği seks işçisi Marigold'la buluşmaya giderken yörenin kötü şöhretli ailesi Skyes'ların oğlu Caleb'ı öldürür ve akabinde genç kadınla baktığı küçük çocuğu da yanına alarak kaçar Bu arada devasa kanyonların gölgesinde ve yukarıdan kendilerini gözetleyen Kızılderililerin eşliğinde bir kervan, Matthew Van Weyden adlı bir kişi öncülüğünde ilerlemektedir Kanlı saldırıyı ise kabilenin şefi olan babasının barışçıl politikasına bayrak açan ve meselelerin şiddetle çözülebileceğine inanan genç apaçi Pionsenay ve kardeşi Taklishim'in sürüklediği bir grup gerçekleştirmiştir

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Kevin Costner yine western türüne ait bir film olan 2003 tarihli 'Uzak Ülke'nin (Open Range) ardından 21 yıl sonra tekrar kamera arkasına geçiyor ve yukarıda ilk bölümünün konusunu özetlediğim devasa hamlesi 'Horizon: An American Saga'yla huzurlarımıza geliyor. İkinci bölümünün Ağustos 2024'te vizyona girmesi beklenen bu destansı çabanın son iki adımının (üçüncüsünün çekimlerine mayısta başlanmış) ne zaman seyirci karşısına çıkacağı belli değil, ayrıca Hollywood'un eski yakışıklısı bu proje için kendisi de bir servet koymuş (yazılıp çizilenlere göre 38 milyon dolar yatırmış).

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Western, sinemanın emekleme döneminden gelişim çağına kadar Hollywood'u ayakta tutan öte yandan yaşanan ülkenin yakın tarihini perdeye aksettiren bir türdü. Postmodernist çağlara direnemedi ve yavaşça sahneden çekildi. Uzun süre Amerikan sağının gözde türüydü; çünkü sektör filmlerinde işgal edilen toprakların eski sahiplerini vahşi gösteriyor ve onlara bir tür medeniyet getirildiğini hatırlatan öyküler eşliğinde yapıtlar üretiliyordu. Dönemin aksiyon sinemasının ve kahramanlık prototipinin de ifadesiydi western. Sonlara doğru daha derin öyküler, şiddetle, Kızılderililere yapılan haksızlıklarla hesaplaşmalara giden yapımlar da izledik.

Costner 'dörtlüğü'nde sakin bir anlatım tuttururken 'western'in tüm klişelerini öyküsüne yedirmiş.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

12 dalda Oscar'a aday olan ve 'En İyi Yönetmen'le 'En İyi Film' olmak üzere yedi kategoride heykele uzanan 'Kurtlarla Dans' bu örneklerden biriydi ve en önemlisi Kevin Costner'ın kariyerindeki yapıtaşıydı. Dolayısıyla artık 69 yaşında olan bu eski yıldız için western çok bildik bir liman. 'Horizon: An American Saga' son derece meşakkatli bir proje olabilir ama yaratıcısı açısından hâkim olduğu sularda geçiyor

Costner bu son hamlesinde ele aldığı dönemi geniş bir alana yayarak anlatmaya
çalışmış. İlk film itibariyle gördüğümüz şu; birkaç merkezde gelişen olaylar eşliğinde aktarılan bu tarih aslında Amerika'nın kuruluş değerlerinin, 'Vahşi Batı' denen olgunun sosyolojik fay hatlarının da ifadesi.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Boş olduğu varsayılan topraklarda arazi sahiplenme tutkusu, o yerlerin gerçek sakinleri olan yerlileri yok etme politikaları, onların da meseleye bakışta barış mı şiddet mi noktasında kafa karışıklığı yaşamaları; özetle kapitalizmin ve mülk edinme histerisinin kanla örülmüş bir profili bu. Ya da daha kısa tanımıyla 'Amerikan mitolojisi'nin görsel tarifi. Costner, başrollerden birini üstlendiği, senaryosunu da Jon Baird'la kaleme aldığı 'dörtlüğü'nde sakin bir anlatım tuttururken 'western'in tüm klişelerini de öyküsüne yedirmiş.

TÜRE İLİŞKİN BAŞARILI BİR ZİRVE

Bu haliyle serinin bir anlamda fragmanı da sayılan ilk adımı çok beğendim. Öte yandan ''Horizon: An American Saga'ya ilişkin yazılarına göz attığım Amerikalı eleştirmenlerin çoğu filmi beğenmemiş. Ve daha da ilginci, neden beğenmediklerine dair bence çok da ikna edici kriterler ortaya koymamışlar. Genel olarak süresinin uzun olduğunu söylemiş, karakterlerin çoğunu derin bulmamışlar. Ve Costner'ı, western'in ustaları olan John Ford, Henry Hathaway, Sergio Leone, Clint Eastwood gibi isimlerle kıyaslama yoluna gitmişler. Bence bütün bunlar filmi değerlendirme yolunda sağlam veriler değil, Costner'ın çabası ait olduğu türe ilişkin başarılı bir zirve. Umarım devam hamlelerinde de aynı çizgi korunur

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Costner'ın yanı sıra Sienna Miller, Sam Worthington, Jena Malone, Abbey Lee, Luke Wilson, Michael Rooker, Georgia MacPhail, Owen Crow Shoe, Tatanka Means gibi isimlerin diğer karakterlere hayat verdiği, kimi Will Patton, Angus Macfadyen, Danny Huston gibi ağır topların ara karakterlerde karşımıza geldiği filmin devam aşamasında Pickering'i canlandıran Giovanni Ribisi'nin rolü daha da büyüyecek sanki; çünkü onun kurmaya çalıştığı Horizon adlı kasaba Amerika'nın küçük ölçekli tarifi ve bütün bir ulusun da mekânsal metaforu gibi görünüyor. 'İç savaş' da daha fazla öyküye dahil olacak sanırım.