Köprü var Köprü var!

Yok, yazının başlığında tekrar, yazım hatasından kaynaklanmıyor.

Bu iktidarın yaptığı iyi şeylerden bir tanesi, bizden sizden ayrımıdır.

Bu ayrımın en belirgin hali gezi döneminde dillendirilen "evde zor tutulan 50" söylemiydi.

Bu ayrım, 2018 yılında geçilen "Cumhurbaşkanlığı yeni hükümet sistemiyle" formel halini aldı.

Ülkede mevcut iktidara oy veren bir 52 ve bakiye bir 48 yaratıldı.

Bu ayrım çeşitli alanlara dalga dalga yayılırken, döndü dolaştı bizim buralara da geldi.

Nasıl mı

Gelin bir bakalım.

İSTANBUL BOĞAZI'NDA KÖPRÜLER

İstanbul Boğazı'na köprü yapma fikri Osmanlı'nın son dönemlerine kadar gider. O vakit yapılması öngörülen köprünün amacı demiryolu taşımacılığında iki kıtayı birbirine bağlamaktı.

Gel zaman git zaman 1967 yılında ilk köprünün (Boğaziçi Köprüsü) temelini atmak dönemin başbakanı Süleyman Demirel'e nasip oldu. Ancak izleyen dönemlerdeki gelişmeler Demirel'in köprünün açılışını yapmasına izin vermedi. Boğaziçi Köprüsü 1973 yılında açıldı.

Dönemin başbakanı Turgut Özal 1985 yılında Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün temelini attı ve 2008 yılında da açılışını yaptı.

(Basitlik açısından bu iki köprüye birinci nesil köprüler diyeceğim.)

Akabinde üçüncü köprünün yapılması gündeme geldi.

1994 yılında İBB Başkanı olan Erdoğan "üçüncü köprü bir cinayettir" diyerek itirazını yüksek sesle gündeme getirdi.

O vakit ileri sürdüğü şu gerekçesi son derece anlaşılabilirdi: "Üçüncü köprü, toplu taşıma aleyhine gelişen bu kısır ve ters döngüyü daha da körükleyecek, özel taşımacılığı teşvik edecek ve İstanbul ulaşımının içine düştüğü çıkmazdan kurtarılmasına hiçbir katkı sağlamayacaktır. Halbuki üçüncü köprü için sarf edilecek parayı, İstanbul'un raylı sistemine yatırırsak özel otomobillere yeni sürat yolları yapmak yerine duraklarda bekleyen perişan yolculara hizmet götürmüş oluruz." (251995)

Değerli okur dönemin İBB Başkanının bu açıklamasının altına imzamı atarım.Gerçekten atarım.

Gel zaman git zaman Sayın Erdoğan başbakan oldu ve kalfalık döneminde Yap-İşlet-Devret (YİD) yöntemiyle tanıştı.

İşte o vakit doksanlı yıllarda söylediklerini aniden gündeminden çıkardı.

2008 yılında lastik tekerlekli araçların geçeceği Avrasya Tüneli'nin ihalesini yaptı.

2012 yılında, 1990'larda şiddetle itiraz ettiği üçüncü köprünün (Yavuz Sultan Selim Köprüsü,-YSS) ihalesini yaptı.

(Basitli kadına bunlara da ikinci nesil köprüler diyeceğim.)

YSS Köprüsü demiryolu geçişine de uygun olarak yapıldı. Ancak 2016 yılında açılan YSS'nin üzerinde hala bir demiryolu hattı kurul(a)madı.

Sonuç olarak Sayın Erdoğan'ın köprüleri de kendi deyimiyle "toplu taşıma aleyhine gelişen kısır ve ters döngüyü daha da körükleyecektir."

Bir başka deyişle, Sayın Erdoğan'ın bu iddiaları çerçevesinde; İstanbul'un iki yakasını bağlayan YSS ve Avrasya Tüneli'nin Sayın Demirel ve Özal'ın köprülerine benzer biçimde lastik tekerlekli araç trafiğini artıracağını söylemek mümkündür.

Bu iki nesil köprülerin ortak özelliğidir.

Peki, bu projelerin benzemeyen yönleri bulunmakta mıdır

Evet.

Nasıl mı

Devam edelim.

FARKLILIKLAR

İstanbul'daki iki nesil köprüler arasındaki farkları Karar yazarı İbrahim Kahveci bıkmadan usanmadan yazıyor.

Kahveci, Erdoğan döneminde yapılan ikinci nesil YİD projelerine "Bu köprü ve otobanların dini-imanı olmaz mı!!! (Dikkat ünlem var)" diyor.

Birinci nesil köprüler tamamıyla devlet bütçesinden yapılmıştı. Kamu kaynakları optimal biçimde tahsis edilmiş ve köprülerin finansmanına kaynak aktarılabilmişti.

İkinci nesil ile yapılanlar ise YİD modeliyle gerçekleştirildi.

Yetkililer YİD modeliyle yapılanları cebimizden beş kuruş çıkmayacak diye anlatmışlardı.

Ancak köprülerin ve yolların açılışı yapılıp ödemeler başlayınca, vatandaşlar buralara oluk oluk aktarılan paraları görmeye ve hatta yaşamaya başladı.

Evet, ikinci nesil projeler para tuzağı haline geldi.

Geçen de ödüyor geçmeyen de.

Değerli okur, iki nesil köprüler arasındaki birinci fark budur.

Gelelim ikinci büyük farka.

Zaman içerisinde dini bayramlarda özellikle de büyükşehirlerde toplu taşım ücretsiz hale getirildi.

İstanbul'da bu ücretsizlik uygulamasına birinci nesil köprü geçişleri de eklendi.

2016 yılında Avrasya Tüneli ve YSS Köprüsü açılana kadar her şey yolundaydı.

Bunlar açılıcınca yazının başlığındaki söylem anlam kazandı.

"Köprü var Köprü var!"

Çünkü Sayın Erdoğan'ın açtığı Avrasya Tüneli ve YSS Köprüsü'nden geçişler dini bayramlarda bedava değildi.

Kahveci'nin söylediği gibi dini bayramlarda Demirel ve Özal'ın köprülerinden bedava, Erdoğan'ınkiler parayla geçilmeye başlandı.

Değerli okur önceleri hak vermeseniz de bunun açıklanabilir bir nedeni vardı.

Evet, Erdoğan'ın yaptığı ikinci nesil köprülerin geçiş ücretleri, birinci nesildekilerden çok daha pahalıydı. Dolayısıyla bunların bütçeye yükü de çok fazlaydı.