ÇED düzenle(me)meleri!

3 Şubat'ta Erzincan İliç'te yaşanan maden kazası üzerine geçen hafta bir yazı kaleme aldım.

Malum kaza bir dizi ihmalin, yanlışın ve vurdumduymazlığın sonucuydu.

9 madencimiz hala yer altında. Bulunma ihtimali de kalmadı gibi.

Sadece bu canlarımız mı

Facia hakkında hiçbir sorumlu da bulunamadı.

Şaka gibi.

CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz sosyal medya hesabı X üzerinden İliç'teki kazayla ilgili Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na ait resmi yazışmalar yayımlıyor.

Anlıyoruz ki maden kazasındaki bütün gelişmeler Bakanlığın yetkisi ve izni dahilinde meydana gelmiş.

Sayın Yavuzyılmaz'ın paylaşımlarından hareketle ben de Türkiye'deki ÇED mevzuatındaki sorunları dile getirmiş ve demiştim ki karar alıcıların önceliği çevre değil, ekonomi!

Bugün bu konuyu biraz daha açacağım.

Çünkü konudan şikayetçi olan tek ben değilim.

Nasıl mı

Gelin bir bakalım.

ALACER GOLD

Alacer Gold İliçte'ki Çöpler mevkiindeki madeni işleten Anagold Madenciliğin 80 hissesine sahip. Şirket 2020 yılında Kanada merkezli SSR Holding tarafından devir alındı.

Alacer 9 Haziran 2016 tarihinde Kanada madencilik düzenlemelerine göre teknik bir rapor hazırladı: "Çöpler Mine Technical Report Erzincan Province, Turkey"

Rapor Anagold'un faaliyetleri hakkında bilgi vermekle beraber, Türkiye'deki ÇED uygulamalarına da özel bir bölüm ayırıyor.

Alacer Teknik Raporunda ÇED konusundaki Türk mevzuatının uluslararası düzenlemelerden daha az kapsamlı ve tutarlı olduğunu belirtmektedir.

(Rapor 2016 yılında hazırlandığından, mevzuat olarak 2014 yılında yayımlanan ÇED Yönetmeliğini ele alıyor. 2014 Yönetmeliği, 29 Temmuz, 2022 yılında değiştirilmekle beraber; Anagold'un 13 Şubat faciası öncesindeki bütün ÇED işlemleri 2014 Yönetmeliğine göre gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle de değerlendirme çok önemlidir.)

Rapor uluslararası düzenlemelerde ölçüt olarak Dünya Bankası Grubunda çatısı altında yer alan International Finance Corporation (IFC) kuruluşunun "Çevresel ve Sosyal Etki Analizi" düzenlemelerini almaktadır.

IFC kredi verdiği doğrudan yatırımlarda daha çok kalkınma fırsatı yaratılabilmesi için, yatırımcıların çevresel risk ve etkilerin yönetilmesinde kendi geliştirdiği Performans Standartlarını uygulamasını şart koşmaktadır. Kuruluş genel kalkınma hedeflerine ulaşabilmek amacıyla iş faaliyetlerine yön verirken Sürdürülebilirlik Çerçevesini diğer strateji, politika ve girişimlerle birlikte uygulamaktadır.

Diğer uluslararası finansman kuruluşları da IFC'nin kurallarını uygulayabilmektedir. Bu nedenle IFC'nin ÇED analizlerine ilişkin düzenlemeleri çok önemlidir.

Değerli okur izin verirseniz aşağıda ÇED konusundaki Türk mevzuatını Alacer'in teknik raporuyla birlikte okuyalım.

TÜRK MEVZUATININ ULUSLARARASI KARŞILAŞTIRMASI

Türk ÇED mevzuatı AB ÇED Direktifinden aktarılmıştır. Ancak çeşitli düzenlemeler ve hükümet uygulamaları neticesinde Türk mevzuatı bambaşka bir hale gelmiştir.

Şaşırdık mı

Tabii ki hayır.

Türk mevzuatı ile uluslararası çalışmalar arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır.

Öncelikle Türk ÇED raporları sürece sosyal bileşenleri de entegre etmektedir. Ancak bu bileşenler IFC gereksinimlerinden çok daha gevşektir.

Çünkü sosyal değerlendirmelere temel teşkil edecek değerlendirmeler, önceden yayımlanmış ikincil verilerle yapılmaktadır.

Oysa uluslararası düzenlemeler değerlendirmelerde kullanılacak verinin ilgili araziden doğrudan derlenmesini gerektirmektedir. Birincil veri proje alanındaki sosyo-ekonomik durum hakkında daha ileri ve güncel bilgi sağlamaktadır.

Değerli okur aramızda kalması kaydıyla size bir sır vereyim. Türkiye'de devlet memurları veriye dayalı analiz nedir bilmezler. Onlar için en muteber analiz yöntemi siyasi talimat ve olsa olsa metodudur.

Neyse devam edelim.

Uluslararası uygulamalarda olduğu gibi Türkiye'de de ÇED süreçlerinde paydaş katılım toplantıları gerçekleştirilir. Ancak uluslararası uygulamaların aksine; Türkiye'de paydaş katılımı proje tasarımı ve ÇED raporlarının onay karar mekanizmalarına yeterince dahil edilmiyormuş.