Değerli Erdal Sağlam'ın Mesele Ekonomi kanalındaki YouTube programından öğrendim: "Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz Devlet Planlama Teşkilatını yeniden kurmak istiyormuş."
Ben de "X" (Twitter) hesabımdan paylaştım.
Sayın Yılmaz 2011 yılında DPT kapatılıp Kalkınma Bakanlığı kurulurken DPT'den sorumlu Bakan idi. DPT'yi bizatihi kendisi kapattı.
Yani DPT'nin son bakanı ve Kalkınma Bakanlığı'nın da ilk bakanıydı.
Sormazlar mı insana, "madem açılmasını istiyordunuz, kapatılmasına neden önayak oldunuz"
Ayrıca açılsa bile, yeni planlamanın nasıl bir işlevi olacak
Değerli okur planlama teşkilatının işlevi öteden beri sorgulanır, ama bir türlü cevaplanamaz.
Gelin bir de biz tartışalım.
Nasıl mı
Başlayalım
ESKİ VE HALA MEŞRU
BİR TARTIŞMA
Hepinizin malumu.
2002 seçimlerinden sonra AK Parti iktidara gelince bürokratik kadrolarda ciddi bir değişiklik yaptı.
Sizin bilmediğiniz konu ise DPT'de yapılan bir çalışmaydı.
O zaman halen Planlama Uzmanı olan Cevdet Yılmaz ile sonradan DPT müsteşarı olarak atadığı iyi arkadaşı Kemal Madenoğlu bir "Arama Toplantısı" yaptılar. (SWOT)
Aramanın konusu DPT'nin güçlü ve zayıf yönlerini öne çıkararak, nasıl bir yapılanma sorusuna cevap vermek idi.
Çalışmanın sonuçlarını paylaşmadılar.
Ama Cevdet Yılmaz DPT'den sorumlu Bakan, diğeri de DPT Müsteşar'ı iken DPT'yi elbirliğiyle kapattıklarını biliyoruz.
Değerli okur öteden beri bu konu DPT içerisinde çok tartışılırdı.
Sektör uzmanları zamanında kuruluşlara ödenek sağlarken önemli bir güç edinmişlerdi. Yani paranın gücü. Bu nedenle kamu kuruluşları üzerinde önemli bir güç sahibiydiler.
(Unutmam, DPT'nin ilk zamanlarındaki üst düzey yöneticisi ve Başbakan Yardımcısı Atilla Karaosmanoğlu bir konuşmasında konuya değinerek, "bir ara dedik ki biz yatırım projeciliği üzerinden ülkenin planlarda öngörülen kalkınmasını mı yönlendireceğiz, yoksa Maliye Bakanlığı gibi rutin bir bütçe yönetimi mi yapacağız" dedi.)
Rahmetlinin korktuğu oldu.
Hatta zaman içerisinde planlama uzmanlığının önemli bir ölçütü de tahsis edilen yatırım ödeneğinin büyüklüğü oldu. Bu grup yatırım ödenekleri yetkisine büyük önem veriyorlardı.
Ama bilmedikleri bir şey vardı.
Birincisi Kamu İktisadi Kuruluşlarının özelleştirilmesi ve altyapı hizmetlerine YİD modeliyle özel sektörün katılımıydı. Bu gelişme önemli sektörlerinin kamu yatırım bütçesinden çıkmasına neden oldu.
Yani yatırım bütçesi reel olarak küçüldü.
İkincisi artan kamu açıkları nedeniyle kamu finansmanında ve dolayısıyla yatırım ödeneklerinde önemli bir gerileme yaşandı.
Bu nedenle yatırım ödeneklerinin tahsisatına siyasi müdahaleler yapılmaya başlandı.
Bu nedenle uzmanların ve hatta DPT müsteşarlarının yatırım ödeneklerinin tahsisatı sürecinde yetkileri hemen hemen kalmadı.
Bu süreci gören benim gibi az sayıda uzman ise yatırım ödeneği tahsisatı işinden çıkalım diyorduk.
"Bilgi tahsisatı" daha önemliydi çünkü.
Tabii ki bizi dinlemediler.
Biz kimdik ki
Üstüne Maliye Bakanlığının cari harcama yetkisini de Strateji ve Bütçe Başkanlığına getirdiler.
Mevcut durumda vergi gelirleri ve borçlanma yetkisi Hazine ve Maliye Bakanlığında. Harcamalar ise Strateji ve Bütçe Başkanlığında.
Tam bir politikasızlık.
Peki ben ne öneriyordum
Devam edelim.
BİLGİ TAHSİSATI
2006 yılında Hollanda'da "düzenlenen rekabete" (regulated competition) dayalı önemli bir sağlık reformu yapıldı.
Reformun sancak gemisi sigortacılık sistemiydi. Sigorta şirketlerinin sağlık sigortası planları, tek ve zorunlu bir sağlık planına dönüştürüldü. Bu plan bütün vatandaşları kapsıyordu. Bu sistemin düzenlenen tarafıydı.
Ancak vatandaşlar sigorta şirketlerini serbestçe seçme hakkına sahipti. Bu da sistemde rekabeti artıracaktı.
Ayrıca sigorta şirketleri vatandaşlara kaliteli ve ucuz bir sağlık bir hizmeti sağlanması için sağlık kuruluşlarını denetleyeceklerdi. Devlet de sigorta şirketlerini.
Devlet ayrıca dar gelirli vatandaşlara sigorta primi desteği sağlayacaktı.
DPT'de iken OECD'nin Rekabet Politikası Komitesi'nin toplantılarına katılırdım.
İşte o toplantılardan birisinde Hollanda delegasyonu bu reformun sunuşunu yapacaktı.
Bir kokteylde bu delegasyonla sohbet ediyordum. Birisi Maliye Bakanlığı'nda çalışıyordu. Diğeri Lahey merkezli bir sivil toplum kuruluşunda (STK) çalışıyorum dedi.
Şaşırdım tabii ki.
Normalde OECD toplantılarına kamu görevlileri katılır.
Tekrar sordum. Aynı cevabı aldım.
Maliye Bakanlığı temsilcisi tebessümle "sor bakalım, kestirimi kim yapıyor" dedi.
(Kestirim, hükümetin ekonomik ve sosyal politikalarının güçlü biçimde çerçevesinisınırını belirleyen makroekonomik tahminlerdir.)
Dedim ki "bir STK bunu yapabilir mi"
Sohbetin devamında elemanın 1945 yılında kurulan ve hala ismini koruyan Hollanda Planlama Teşkilatından olduğunu öğrendim. (Bureau for Economic Policy Analysis-CPB).
(Bizimkisinin ismini ve yetkisini kılıktan kılığa soktular)
Ben eleman: "Bu reformu anlatmak için neden Sağlık Bakanlığından bir yetkili yok" diye sordum.
Muhatabım eleman: "Biz sağlık sisteminin finansmanını yapılandırıyoruz. Tabii ki sağlıkçıların görüşünü alırız. Ama sistem kurmak planlamanın işidir."
Değerli okur işte bilgi tahsisatından kastım budur.
Gücünüzü para tahsisinden değil, bilgi tahsisinden alacaksınız.
Bilgiyi dağıtmak için, çok araştıracaksınız, çok okuyacaksınız, çok hesap yapacaksınız, çok tartışacaksınız.
Bunları yaptıktan sonra en doğru soruyu soracak ve bunun en doğru cevabını bulacaksınız.