KÖİ şirketleri ve borsa

Akfen İnşaat Ocak ayı içerisinde halka arz edildi.
Şirketin yönetim Kurulu Başkanı Selim Akın Habertürk televizyonunda yayımlanan "Yatırımcı Rehberi" programında şirketin tanıtımını yapmış. (1612025)
Sayın Akın programda "Yatırımcıya uzun vadeli ve öngörülebilir bir getiriye ortak olmayı vaat ediyoruz" demiş. Akın, "Halka arz gelirimizin bir kısmı ile finansal borçlarımızı azaltacağız ama büyük bölümünü yatırıma ayıracağız. Önümüze çıkan fırsatları değerlendireceğiz. Özellikle kamu özel işbirliğinde (KÖİ) biriktirdiğimiz know-how'ı kullanmayı hedefliyoruz" diye konuşmuş.
Değerli okur KÖİ projelerini bünyesinde bulunduran bir işletmenin aktifinde bulunan varlıklar ne kadar varlıktır, ne kadar sürelidir ve gelirleri ne kadar öngörülebilirdir
Bu soruların cevaplarını Başkent Üniversitesi'nden Prof. Dr. Soner Gökten ile ParaMedya'da ayrıntılı biçimde konuştuk. (3112025)
Gelin şimdide programdaki eksik bıraktıklarımızla birlikte konuya bu yazıda da bir bakalım.
Ancak son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim.
Bu yazı bir yatırım tavsiyesi veya tartışması değildir.
KÖİ alanında çalışan bir akademisyen olarak, halka arzlara izin veren Sermaye Piyasası Kuruluna (SPK) sadece teknik bir danışmanlık hizmetimdir.

Hadi başlayalım.

BORSALAR NEYDİ

Başlıktaki soruyu Başkent Üniversitesi İşletme Bölümünden değerli Türker Açıkgöz'ün ParaMedya internet sitesindeki yazısından ödünç aldım. (3112025)
Türker'le olan ağabey kardeş hukukumuza istinaden cevabı da kendisinin aynı yazısından ödünç alacağım.
"Aslında borsa bir pazar yeridir, bir finansal pazardır. İnsanlar finansal varlıkları alırlar ve satarlar. Finansal varlıkları alıp satma nedenimiz ise bize reel varlıklar üzerinde hak sahipliği tanımlamalarıdır."
Türker konuyu otomobil üretimi açısından örneklendiriyor.
Ben de Akfen İnşaat bünyesinde bulunan üç tane şehir hastanesi üzerinden açıklayacağım.
Türker'in açıklamasında da belirtildiği gibi borsalarda finansal varlıkları alıp satma nedenimiz reel varlıklar üzerinde hak elde etmemizden kaynaklanmaktadır.
Akfen İnşaat'ın SPK onaylı İzahname'sinde "Duran Varlıklar" hesabı içerisinde "İmtiyaz Sözleşmelerine İlişkin Finansal Varlıklar" şeklinde bir hesap bulunmaktadır.
Bu duran varlıklar Isparta, Bursa ve Eskişehir şehir hastaneleridir.
Bu projelerdeki iş modeline (Yap-Kirala-Devret) göre bu hastaneler 25 yıl boyunca işletilecek ve süre sonunda Sağlık Bakanlığına devir edilecektir.
Yani bir kamu hastanesi olacaklardır.
Bu çerçevede bu hastaneler sürekli bir gelir üretemeyeceklerdir.
Bu süreli gelirler Isparta'da 2042'de, Eskişehir'de 2043'te ve Tekirdağ'da da 2045 yılında son bulacak.
Yatırımcılar Akfen'in finansal varlıklarını, bu hastanelerin varlıkları üzerinde hak sahibi olmak için almaktadırlar.
Oysa işletme süreleri sonunda bu varlıklar Sağlık Bakanlığına geçecekler ve kamu hastanesi olarak faaliyetlerine devam edeceklerdir.
Yani bilançoda böyle bir aktif olmayacaklardır.
Dolayısıyla yatırımcılar bu tarihlerden sonra, bu varlıklar üzerinde hak sahşbş olamayacaklardır.
Sayın Akın konuşmasında "öngörülebilir gelir vaat ediyoruz" diyor ya.
Ben de size söyleyeyim. Bir dönem sonra Akfen İnşaat'ın aktifinde olmayacağını, böylece bu tür bir gelirin üretilemeyeceğini şimdiden biliyoruz.
Acaba SPK yetkilileri halka arza onay verirken bu konuyu dikkate aldılar mı
Yoksa küçük yatırımcıların bu tür şirketlerin reel varlıklarına değil de patronlarının şöhretlerine mi yatırım yapmalarını bekliyorlar.
Cevabı ben söyleyeyim.
Evet.
Bu durumda Türker'in evrensel standartlarda yapmış olduğu tanım da taca atılmış oluyor.
Ayrıca halka arzlarda şirketler başvuruda neden izahname veriyorlar
Bitmedi.
Devam edelim.

ÖZEL AMAÇLI ŞİRKET

Mevzuata göre şehir hastanelerinin kurumsal yapısı ana şirketten bağımsız olacaktır.
Mevzuat bu kurumsal yapıyı "özel amaçlı şirket" (ÖAŞ) olarak isimlendiriyor ve şöyle tanımlıyor: "ihale sonucunda idare ile imzalanacak sözleşmenin tarafı olan, faaliyet alanı sözleşme konusu ile sınırlı bulunan ve üzerine ihale bırakılan yüklenici tarafından kurulan anonim şirket."
Şehir hastanelerinde kurulan ÖAŞ'ler sözleşmelerinde belirlenen hastanecilik faaliyetleri dışında bir işe girişemeyeceklerdir.
Evrensel olarak ÖAŞ'ler gelirlerini kafalarına göre kullanamazlar.
KÖİ'ler büyük projelerdir. Hiç kimse kasasından milyar dolarlar harcayarak köprü, otoyol, hastane, şehir hastanesi vb. yapmaz, yapamaz.
Bunun için uzun vadeli proje finansmanı kullanılmaktadır.
Hem mevzuata, hem de evrensel finansman kurallarına göre işletmelerin 20-30 civarında öz sermaye katkısında bulunmaları gerekmektedir.
Türkiye uygulamasında bu kural da delinmiştir.
Şirketler önce gidip bankalardan sermaye kredisi kullanmaktadır. Sonra öz sermaye yarattıklarını beyan ederek geri kalan proje finansmanını temin etmektedir.
İşletmeler gelirlerini kafalarına göre harcayamazlar demiştim ya.
Proje finansmanı kuralına göre gelirler önce borç servisine (anapara artı faiz ödemesine), sonra işletme giderlerine, kalırsa da patronlara temettü ödemesine ayrılacaktır.
Şehir hastanelerindeki proje finansmanının vadeleri ortalamada 15 yıldır.
Demek ki ilk 15 yıl boyunca da gelirin büyük kısmı borç servisi ve işletme giderlerine harcanacaktır.
Temettü ödemesine dişe dokunur bir şey kalmayacaktır.
Halka arza onay veren otorite bunları değerlendirmeye almış mıdır acaba
Devam edelim.

SÖZLEŞME DEĞİŞİKLİĞİ

Şehir hastanelerinde iki tür gelir bulunmaktadır.
Bunlardan birincisi kamuoyunda kira olarak bilinen "kullanım bedelidir."
Bunlar sözleşmelerde belirlendiğinden, yöneticilerin hiçbir yönetim kapasitesi bu gelirleri artırmaya yetmeyecektir. (Tabii ki yöneticilerin Bakanlık ile kafa kol ilişkisini girerek, sözleşme değişikliğine istinaden gelirleri artırma kabiliyetleri varsa onu bilemem. Sözleşme değişiklikleri KÖİ sisteminde iyi bilinen bir gerçekliktir.)
İkincisi ise "hizmet bedelidir."