On gündür fırtınalı günler geçiriyoruz.
Önce İstanbul Üniversitesi yönetimi tarafından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun diplomasının iptaline şahit olduk.
İşin aslını bilenler iptalin hem esastan hem de usulden hukuka aykırı olduğunu söylüyorlar.
İptalin sabahında İmamoğlu'nun ve arkadaşlarının evlerine baskınlar yapıldı.
Önce göz altılar, sonrasında da tutuklamalar.
İddia edilen suçlar terör ve yolsuzluk.
Aylardır EPDK'nın onlarca milyar dolarlık depolamalı elektrik vurgununu yazdım, hiçbir savcının ilgisini çekmedi.
(Hatta, Fatih Altaylı'nın YouTube kanalında yaptığımız ikinci program İmamoğlu'nun göz altı dönemine denk geldiğinden, yeterince ilgi de görmedi.)
Olsun.
Ama ben bu soruşturmalara ilgi duydum.
Dolaşımda iki temel belge var: Birisi terörizm iddiasına dayanak olan "MASAK Raporu." İkincisi de "İmamoğlu'nun emniyetteki ifade tutanağı."
Aslında her iki belge de boş. Bomboş.
Bu yazıda ifade tutanağındaki bir tutarsızlığı ele alacağım.
Hangisine mi
Gelin bir bakalım.
Gözaltılar başlayınca, tabii ki haberleri önce iktidara yakın yayın kuruluşlardan aldık.
Belli ki bu kuruluşlar yargı ve emniyetten kolayca bilgi ve belge alıyorlar.
Başlarda ihaleye fesat karıştırma suçunu bizzat İmamoğlu'nun işlediğini söylediler.
Malum, İmamoğlu Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde de ihaleye fesat karıştırma suçlamasıyla yargılandı.
Sabah gazetesi "Yolsuzluktan tutuklanan Ekrem İmamoğlu giderayak 95 milyonluk ihale yaptı" şeklinde bir haber de yaptı. (2432025)
Yazıda Kamu İhale Kurumunun yönettiği EKAP'tan alınan bilgiler kullanılmış.
Belli ki yolsuzluk iddiası 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'na (KİK) göre yapılan ihaleler için yapılmış.
O zaman, iddiaya KİK düzenlemeleri çerçevesinde bakacağız.
Nasıl mı
Devam edelim.
HAFIZAYI GÜNCELLEYELİMSadece Sabah gazetesindeki bir haberden hareket etmeyelim.
İmamoğlu'na emniyette verilen bir soruyu ve İmamoğlu'nun bu soruya verdiği cevabı aktarayım.
SORU: "İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından ürünhizmet alımı veya satımı amacıyla gerçekleştirilen ihalelere katıldınız mı Katıldıysanız hangi ihalelere, hangi unvan ile katıldığınızı, ihalelerin nasıl sonuçlandığını açıklayınız."
CEVAP: "İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı ve geçmişteki belediye başkanları rahmetli Kadir TOPBAŞ, Sn. Ali Müfit GÜRTUNA ve Sn. Recep Tayyip Erdoğan dahil geçmiş tüm belediye başkanlığı yapmış olan şahıslar başkan olduğu dönemlerde benim gibi ne ihalelere katılır ne de ihalelere imza atar ne de sonuçlarını takip etmeye vakti vardır."
Değerli okur öncelikle İmamoğlu'nun cevabındaki hatayı, bir anekdot ile düzelteyim. Sonrasında da soruyu hazırlayanların, kanunları bilmediğini örnekleriyle açıklayayım.
2001 yılının sonbaharında Ankara'da kamu kurumlarında hummalı bir çalışma yapılıyordu.
Mevzu ihale mevzuatının AB'nin kamu alımları direktiflerine uyumlaştırılmasıydı.
Eksikliklerine ve hatalarına rağmen yukarıda bahsettim KİK 4 Ocak, 2022'de yayımlandı.
Çeşitli sivil toplum örgütleri adına ortalıkta dolaşan kanun tasarılarının AB direktiflerine daha da uyumlaştırılması adına görüşler verdim. Bunların bir kısmı kanun yazılırken kabul gördü ve gerekli değişiklikler yapıldı.
TÜSİAD, geriye kalan görüşlerimin TBMM'de savunuculuğunu yapmak adına benden bir rapor istedi: "Kamu Alımlarında Etkin İhale Tasarımı."
(Aylardır çalıştığım Kanun Tasarısı, son günde iki saat içerisinde görüş verilmesi kaydıyla DPT'ye de gönderildi. İki saat. TÜSİAD'ın izniyle rapor taslağını DPT yönetimiyle paylaştım. Bir genel müdür anlamadığından metni çok teorik buldu ve kabul etmedi.)
Kanun 2003 yılının başında yürürlüğe girecekti.
Derken 3 Kasım, 2022'de AK Parti iktidara geldi.
İlk icraatlarından birisi olarak tabii ki önce KİK'e el attı.
27 Aralık, 2002 gününün akşam üzeri DPT yönetimi beni AK Parti'nin o dönem Balgat'ta bulunan Genel Merkezindeki bir toplantıya gönderdi.
Tabii ki konu KİK'in değiştirilmesiydi.
Toplantının teknisyenlerin katılımıyla yapılacağını sanıyordum, çünkü daha önce Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan'ın danışmanlarıyla da birkaç toplantıya katılmıştım.
Değerli okur toplantı salonunda şok oldum.
Nasıl şok olmam, toplantıya AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlık yapıyordu.
Toplantıda Ali Babacanın yanı sıra Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen de bulunmaktaydı.
Uzun bir toplantı masasının etrafında çok sayıda üst düzey bürokrat da bulunuyordu.
Gecenin sürprizi o vakit AK Partiye henüz katılmamış olan ABB Başkanı Melih Gökçek idi.
Gökçek, Sayın Erdoğan'dan öncelikli söz hakkı istedi. 27 Aralık'ın Atatürk'ün Ankara'ya gelişinin yıldönümü olduğunu ve ABB başkanı olarak yıldönümünün kutlanacağı bir resepsiyona katılması gerektiğini ifade etti.
(Bu nedenle toplantının tarihini çok net hatırlıyorum.)
Bu aşamada önce teknik bir bilgi paylaşayım.
KİK'ten önce, kamu alımları 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'na (DİK) göre yapılmaktaydı.
DİK'e göre belediyelerde ihale yetkilisi (ita amiri), belediye başkanlarının bizatihi kendileriydi.
İhaleye fesat karıştırma suçlarından dolayı, belediye başkanları ihale dosyalarında imzası bulunan diğer belediye görevlileri ile birlikte adli ve mali açıdan sorumluydu.
Gökçek, bu hususun altını çizdi ve KİK'te de sorumluluğun belediye başkanlarına devredildiğini belirtti.
"Atanmışların yaptığı ihalelerden, seçilmişler sorumlu tutuluyor. Bu doğru değil" dedi.
Sayın Erdoğan mealen "Doğru söylüyorsun. İdris bey