Gelir garantili projelerde tasarruf yokmuş

Hafta içinde Bloomberg'den öğrendik ki yap-işlet-devret ve kamu-özel işbirliği (KÖİ) kazançlarının vergileri artırılacakmış.

TBMM'ye gönderilmek üzere hazırlanan Taslakta, KÖİ modeliyle yapılan projeler kapsamında elde edilen kazançların vergisinin 25'den 30'a artırılması planlanıyormuş

Taslağın bugün itibarıyla 44 mükellefi ilgilendirdiği ve yeni uygulamanın 557 milyon TL kurumlar vergisi etkisi oluşturacağı belirtiliyor.

Anlaşılan Hazine bu projelerde kolay ve çok kâr üretildiğine karar vermiş.

Biliyorsunuz KÖİ projeleri ulaştırma, sağlık ve enerji sektörlerinde uygulanıyor.

2020 yılı bütçe konuşmasında Sağlık Bakanı "Şehir hastanelerini kendi imkânlarımızla, kendi bütçemizle yapacak tecrübeye sahip olduk" dedi ve programı şimdilik sonlandırdıklarını söyledi.

Ulaştırma ve enerji sektörlerinde ise son sürat devam ediyorlar.

Devam ediyorlar ve kamuda açıklanan tasarruf paketinden de etkilenmiyorlar.

Nasıl mı

Gelin bir bakalım.

OTOYOL PROJELERİ

Hazine ve Maliye Bakanı Mayıs ayında "Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi" açıkladı. Paket kapsamında yatırım ödeneklerinde 15 kesinti yapılacak.

Ama bu tasarruf tedbirinden otoyol YİD projeleri etkilenmeyecek.

Peki bu projeler tasarruf tedbirinden neden etkilenmiyor

Değerli okur Osmanlı'da oyun bitmez derler ya.

Diyorlar ki "YİD projeleri bütçe ödeneği ile değil özel finansman yöntemiyle fonlanıyor. İşletme döneminde garanti ödemeleri yapılıyor."

Yani "turpun büyüğü heybede" diyorlar.

Şu anda ihalesi yapılan dört adet büyük otoyol projesi bulunmaktadır. Projelere ait bilgileri tabloda gösteriyorum.

Dört projede verilen gelir garantisi tutarı 8 milyar 772 milyon avrodur.

İşletme döneminde yapılacak ödeme dedikleri bu kadarcık bir ödemeymiş.

Bu sözleri duyunca aklıma IMF ile ilgili iki anı geldi.

Peki nedir bu anılar

Devam edelim.

IMF

1990'lı yıllarda Türkiye elektrik üretim YİD'lerinde agresif biçimde gelir garantisi veriyordu.

"Al ya da öde garantisi".

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Türkiye karanlıkta kalacak diye ha bire Elektrik Satın Alma (ESA) anlaşması imzalıyordu.

DPT ve Hazine ihtiyaç fazlası elektriğin toprağa gömüleceğini söylüyordu. Bu nedenle garantili bu projelere itiraz ediyorlardı.

Derken 2001 krizi çıktı ve Türkiye IMF'ye başvurmak zorunda kaldı. IMF gittiği yere Dünya Bankası olmadan gitmez.

Bu kuruluşlar dediler ki sizler elektrik üretiminde özensizce garanti veriyorsunuz.

Son bir defa toplanın garantili son ESA'larınızı kararlaştırın ve bu uygulamaya son verin.

Kuruluşlar 29 projeyi onayladılar.

2001 yılında çıkartılan Elektrik Piyasası Kanunu ile iki temel reform yapıldı.

Bu reformların birincisi bugünkü rekabetçi elektrik piyasasının kuruluşuydu.

İkincisi de elektrik üretiminde Hazine'nin al ya da öde şeklinde verdiği garantilerin yasaklanmasıydı.

Mehmet Şimşek'e "IMF'siz IMF programı uyguluyor" diyenleri çok ciddiye almayın.

IMF olsaydı şu ekonomik kriz ortamında hesapsızca geliştirilen YİD projelerine izin vermezdi ve ilk kısıntıya bu projelerde giderdi.

Şimdi diyeceksiniz ki "hocam o 2001 yılıydı, aradan geçen zaman içerisinde IMF'de değişmiştir."

"Sanmıyorum" derim ben de.

Neden mi

Devam edelim.

Yıl 2018.

Altyapı ihtiyacı içerisinde olan Arnavutluk agresif biçimde KÖİ projesi uyguluyor. Hem de portföylerinde bir milyar dolarlık KÖİ projesi var. (Değerli okur bir milyar dolar bizim KÖİ projelerinin zekatı bile değil.)