26.Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğdan, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramında çarpıcı değerlendirme: Atatürkün gerçekleştirdiği mucize...

Emekli olduktan sonra tarih araştırmaları yapan, Atatürk ve Cumhuriyet üzerine kitaplar yazan 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile zaman zaman bir araya gelip, bu konularda uzun sohbetler gerçekleştiriyoruz.

İşte onunla 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle yaptığımız sohbetten çıkardığım satırbaşları:

"Osmanlı İmparatorluğu'nun 30 Ekim 1918 günü Mondros Ateşkes Mütarekesi'ni imzalamasıyla, Osmanlı Devleti için 1. Dünya Savaşı artık sona ermişti. Yenik devletlerin arasında yer alan Osmanlı İmparatorluğu'nun bu savaşta verdiği toplam zayiat ise şöyleydi:

804 bin şehit, 250 bin esir, 400 bin yaralı olmak üzere toplam zayiat 1.454.000.

Mustafa Kemal Paşa'nın komutanlığını yaptığı Yıldırım Ordular Grup Komutanlığı da lağvedilmişti. Adana'dan İstanbul'a trenle hareket eden M. Kemal Paşa, İstanbul'da bir görev alarak, çökmekte olan imparatorluğun varlığının devam ettirilmesi için bir şeyler yapılabileceğini düşünüyordu.

Sonrasında yaşanılanları M. Kemal şöyle anlatır:

"13 Kasım 1918 günü, trenden inip de Haydarpaşa'da rıhtıma çıkar çıkmaz karşılaştığım manzara 55 düşman gemisinin zafer bayrakları açarak İstanbul'a girişidir. Düşman gemilerinden bazıları Dolmabahçe Sarayı önünde demirlemişlerdi. Avrupa kıyısına gitmeye hazırlanan yolcular savaş gemilerinin geçişini beklemek zorunda kalmışlardı. Biz de birkaç saat beklemiştik.

Bindiğimiz istimbot, Haydarpaşa'dan köprü yakasına savaş gemileri kafilesini dolaşarak, onların zafer bayrakları altında güvertelere dizilmiş çeşit çeşit, renk renk bahriyeli saflarını seyrederek ve kıyıları, rıhtımları dolduran insanların haykırışları ve kiliselerin şenlik çanları arasında geçti.

Bu gerçekten bir rastlantı mıydı

Daha üç yıl önce Çanakkale'de durdurduğumuz düşman gemileri ile İstanbul'a neredeyse aynı zamanda giriyorduk.

Bu tarihin ve talihin bir cilvesi, yoksa oyunu muydu

Gördüğüm bu manzara karşısında yanımda bulunan Rasim Ferit'e şunları söyledim:

"Hata ettim, İstanbul'a gelmemeliydim. Ne yapıp yapıp Anadolu'ya dönmenin çaresine bakmalıyım..."

Falih Rıfkı (Atay) da o günleri şöyle anlatıyordu:

"Galata kaynaşmakta. Beyoğlu şenlik içinde. Biz ise şehrin iki yakasında birbirimizin boğazına sarılmış sövüşüp duruyorduk...

Türkçülük ve Türkçüler, hiç politikaya karışmasalar bile suçlu ve sorumlular arasındadır...

Beyoğlu'nda Yunan generalinin oturduğu binanın kâbusu da vardır. Balkonuna Yunan bayrağı çekildiği zaman, halk zorla selama dururdu. Türkler geçişlerini bu zamana rastlatmamak için hesaplı yola çıkarlardı."

Aylar geçti. M. Kemal bu arada çok kişiyle temaslarda bulundu. Çareler arıyordu. Ve çareler tükeniyordu.

Mustafa Kemal Paşa; İstanbul'da kalırsa tutuklanacağından endişe duymaya başlamıştı. Tutuklanma onun için, düşündüklerinin hiçbirini yapamamak demekti.

28 Şubat 1919 günü İngiliz Gizli Servis Başkanlığı'na verilen bir raporda 34 kişinin ismi vardı. Bunlar arasında onun da ismi bulunuyordu.

O anda düşündüğü çare; bir an önce Kocaeli bölgesine geçmekti. Daha sonra da Ali Fuat Paşa'nın Ankara'da bulunan kolordusunun bölgesine ulaşmayı düşünüyordu.

O günlerde Mustafa Kemal Paşa İsmet (İnönü) Bey'i Şişli'deki evine davet etti. Aralarında şöyle bir konuşma geçti:

"Ne haber" dedim.

-Tahmin edeceğin gibi... dedi.

"İsmet, şuradan bir Türkiye haritası alıp masaya açar mısın Üzerinde konuşacağım", dedim.

İsmet Bey haritayı alıp açtı.

-Ne yapacaksın, diye sordu.

"Mesela" dedim. "Hiçbir sıfat ve yetki sahibi olmaksızın Anadolu'ya geçmek ve milleti uyandırarak kurtulma çarelerini aramak için en uygun bölge ve beni o bölgeye götürecek en kolay yol hangisi olabilir"

Yüzüme baktı, neşeli ve ümitli olarak güldü.

-Karar verdin mi, dedi.

"Şimdilik bundan bahsetmeyelim. Bana memleketi ve orduyu bilen, durumu yakından gören, tehlikeden şüphesi olmayan bir arkadaş gibi cevap ver!.."

-Yollar çok, bölgeler çok! dedi. Ne yapacağını bana ne vakit söyleyeceksin, diye sordu.

"Zamanında" dedim.

Bir gün birdenbire beklenmedik bir şey oldu. Harbiye Nazırı Şakir Paşa, Mustafa Kemal Paşa'yı makamına davet etti.