Değerli okurlarım,
Bugün size 100 yaşında olmasına karşın, vatan sevgisiyle dopdolu, yüreği genç bir insanın coşkusuyla çarpan ve pırıl pırıl bir hafızaya sahip emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ'dan aldığım mektubu sunuyorum. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e hitaben kaleme alınan mektup; "Türkiye İttifakı Kriterleri ve Ortak Geleceğin Temelini Atmak" başlıklı öneriyi içeriyor.
Yazıda, Özgür Özel'in de "Türkiye İttifakı" ifadesini sık sık kullanmasından ve Avrupa Birliği'nin Kopenhag Kriterleri'nden esinlenilerek "Türkiye İttifakı Kriterleri" kavramı dile getiriliyor. Bu çerçevede muhalefetin ortak bir siyasal ve toplumsal mutabakat zemini oluşturması gerektiği savunuluyor. Ayrıca İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu'nun CHP lideri Özgür Özel'e yaptığı birlik çağrısı ile başlayan yeni dönemin, daha kalıcı ve ilkeli bir muhalefet ittifakı için fırsat yaratabileceği görüşü yer alıyor.
İşte o yazı ve öneriler:
★★★
ORTAK GELECEK İİN DAYANIŞMA
Türkiye, derinleşen ekonomik kriz, kurumların erozyonu ve toplumsal kutuplaşmanın gölgesinde, önemli bir dönüm noktasında bulunuyor. Son dönemde yapılan birçok güvenilir kamuoyu yoklaması, halkın yaklaşık %70'inin erken seçim istediğini, aynı zamanda da demokratik hukuk devleti normlarına dönüş arzusunu güçlü bir biçimde dile getirdiğini gösteriyor.
Bu taleplerin arkasında, ekonomik darboğaz, yargıya güvensizlik, özgürlüklerin sınırlanması ve siyasi kutuplaşmanın tetiklediği derin bir toplumsal huzursuzluk ve artan siyasal gerilim yatıyor. Ancak tüm bu olumsuz tabloya rağmen, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi", merkezileşmiş yapısı sayesinde, devletin kaynaklarını ve medyayı kendi siyasal ve meşruiyeti tartışmalı amaçları için kullanarak gücünü hâlâ koruyor intibaını vermektedir.
Bu da, muhalefetin görevini daha da kritik hale getiriyor. Mevcut yönetim biçiminin demokratik yollarla değiştirilebilmesi, geniş halk kitlelerini harekete geçirmiş olan Türkiye'nin birinci partisi konumundaki Cumhuriyet Halk Partisi'nin başarılarıyla değil, muhalefetin güçlü, ilkeli ve kapsayıcı bir ittifak kurmasıyla garanti altına alınabilir. Halkın değişim talebi yüksek olsa bile, bu talebin kesin ve kalıcı sonuçlar doğuracak şekilde sandığa yansımasının, ancak güven veren, ortak hedefler etrafında birleşmiş bir muhalefet bloğu ile sağlanabileceği açıktır.
Türkiye, son on yılını, hukuk devleti normlarının aşındığı, ifade özgürlüğünün daraldığı, yargı bağımsızlığının fiilen ortadan kalktığı ve toplumsal kutuplaşmanın derinleştiği bir siyasal kriz içinde geçirdi. Temel sorun, bir liderin önderliğinde, kuvvetler ayrılığının ortadan kalktığı, demokratik denetim mekanizmalarının işlemediği bir otoriter rejim yapısının kurumsal hale dönüşmesidir.
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU'NUN ÖNERİSİ
Bu noktada, son günlerde İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu'nun CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e yaptığı "muhalefeti birlikte hareket etmeye davet eden" önerisi, dikkat çekici bir gelişme olarak öne çıkıyor. Bu önerinin muhalefeti yeniden bütünleştirme çabalarının ilk sinyali olarak değerlendirilmesi doğru olur.
Dervişoğlu'nun yaptığı çağrı, doğrudan bir "seçim ittifakı" teklifinden ziyade; Türkiye'nin karşı karşıya olduğu siyasi ve kurumsal tıkanmayı aşmak için, muhalefetin en azından ortak stratejik vizyon ve refleksler geliştirmesi gerektiğini söylüyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in bu çağrıya olumlu yaklaşması da önemlidir. Özel'in, "Muhalefetin birlikte durduğu her yerde iktidar çözülmeye başlıyor" vurgusu, çok partili ama tek hedefli bir demokratik direniş hareketinin önünü açacak niteliktedir.
Buradan yola çıkarak, yeniden güçlü bir demokratik gelecek için ortak bir zemin oluşturulmalıdır. Bu ortak zemin, "Türkiye İttifakı Kriterleri" adı altında yapılandırılabilir. Bu kriterler, Avrupa Birliği'nin demokratik standartlarını temel alan, ancak içeriğini ve uygulamasını Türkiye halkının kendi iradesiyle şekillendirdiği bir tür ulusal demokratik mutabakat olarak kurgulanmalıdır.
KOPENHAG KRİTERLERİNDEN MÜLHEM "TÜRKİYE İTTİFAKI KRİTERLERİ"
Bu fikrim, Türkiye'nin AB sürecinde 2000'li yılların başında kabul ettiği Kopenhag Kriterleri'nin, bugün için yeniden anlamlandırılması gerektiği düşüncesine dayanmaktadır. Ancak bu kez, dış dayatmaların değil, Türkiye halkının kendi özlemlerinin bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Bu kriterler, sadece bir dış politika tercihi değil, iç siyasal yapının demokratikleştirilmesi için bir yol haritası olmalıdır.