Ormanla birlikte sistemin de yaktığı acı bir emek hikayesi...

Gördüğünüz fotoğrafları, Datça'da yaşayan meslektaşım Sedat Kaya, 3 yıl önce Datça'daki büyük orman yangınında çekmiş.

İnsanın içine işleyen kareler, hepsi birer isimsiz kahraman olan orman işçisinin ne denli zor koşullar altında görev yaptığını yansıtıyor.

Üzerinde devletin arması olan tişört, yangın tozuyla kaplanmış.

Altında sararmış, yırtılmış bir pantolon.

Ayağında delik çoraplar, erimeye yüz tutmuş bir çift bot...

★★★

Evet, bu kişi, her orman yangınında destan yazan mevsimlik orman işçilerinden biri.

"Kahraman" sözcüğü onun yaptıklarını anlatmada kifayetsiz kalıyor.

Örneğin o ve arkadaşları alevlerin de etkisiyle kavurucu bir hal alan yanan ormanın içinde günler boyu yürümek zorunda kalıyorlar.

Kül yağmuru altında kelle koltukta çalışıyorlar.

Yatak yüzü görmeden toprağın üzerine kıvrılıp, ancak birkaç saat kestirebiliyorlar.

Doğru düzgün yemek yiyemeden, yıkanamadan sürekli alevlerle boğuşuyorlar.

Tuvaletlerini bile doğaya yapmak zorunda kalıyorlar...

★★★

Orman yangınlarında görev alan işçilerin çoğu taşeron statüsünde.

Yani geçici olarak istihdam ediliyorlar.

Genellikle 5 ay 29 gün çalışıyorlar. Sonra gelecek yaza kadar işsizler...

Her yangında canlarını ortaya koymalarına karşın, kayda değer bir sosyal güvenceleri yok, sendikaları yok, kısacası hakları yok.

Özetle; boğaz tokluğuna bir emek.

Ve çoğu zaman tek ödülleri, bir sosyal medya paylaşımı oluyor: "Orman kahramanlarına minnettarız..."

O kadar...

★★★

Sedat Kaya, Datça yangınında 4 gün boyunca bazen sahada, bazen koordinasyon merkezinde gözlemde bulunmuş.

Her gün sahadan gelen ihtiyaç listelerinin karşılanmasına katkıda bulunmuş.

Su, ayran, göz damlası, yanık kremi, çorap, tepe lambası, kek, börek, sandviç isteyen kahramanların ihtiyaçlarını gidermek için Datça halkı elinden gelenin en iyisini yapmış.

Kimi domatesini bahçesinden koparıp vermiş, kimi sabaha kadar börek sarmış.