İstanbula büyükşehir belediye başkanı olmak!..

Belediye başkanlığı, o kişiye oy vererek iş başına getiren hemşehrilerinin evlenme ve ölüm gibi hayatlarının en mutlu ve en acı günlerinde onların yanında olmayı gerektirir.

Bu nedenle son derece ulvi bir görevdir.

Seçmenlerinin sevgi ve güvenini kazanmış bir belediye başkanının çalışması saatle sınırlı değildir.

Kendisine ihtiyaç duyulan her anda hemşehrilerinin yanında olmak zorundadır.

Gün gelir 24 saat, hatta 48 saat süreyle yastığa başını koymadan çalıştığı olur.

Bir bakıma başkan -oy versin, ya da vermesin- seçildiği yerde yaşayan herkesin babası, annesi, kardeşi ya da en yakın akrabası gibidir...

Hiç unutmuyorum, yıllar önce gittiğim Amerika'nın Baltimore kentinde beni ağırlayan bir aile, arabalarıyla şehri tepeden gören bir yere götürmüşler ve göğüslerini gererek "Bu güzelliği borçlu olduğumuz belediye başkanımız bizler için yaşıyor. Biz de onu, istediği sürece omuzlarımızda taşırız" demişlerdi...

Geçen cumartesi günü yolum, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Tarihi Yarımada'daki Altınboynuz Sosyal Tesisleri'ne düştü.

Adını mitolojiye dayanan bir efsaneden alan İBB Altınboynuz Sosyal Tesisi, iki katlı, modern bir yapıdan oluşuyor. Misafirlerin ucuz yemek yiyebilecekleri 120 kişilik restorana, 80 kişinin ağırlanabildiği kafeteryaya ve aynı anda 200 kişinin konuk olabileceği göze çok hoş gelen çizgilere sahip bulunuyor. Öylesine sıcak bir atmosferi var ki, daha girer girmez insanı kucaklayıp, sanki evindeymiş gibi bir duygu oluşturuyor. Sosyal tesiste ayrıca özellikle gençlerin kitap okuyup derslerini çalışabilecekleri bir kitap-kafe de mevcut.

Otopark sorunu olmayan Altınboynuz, doğrudan Haliç kıyısındaki geniş bir parka ve yürüyüş yoluna açılıyor.

Beni en çok etkileyen yanı ise; buranın idari hizmet binası olarak kullanıldığını gören