Ajanslar önceki gün şu haberi geçtiler:
"Tekirdağ'daki bir tuğla fabrikasının gece vardiyasında çalışan 16 yaşındaki Mustafa Eti, ısınmak için kullanılan tenekeye tiner atarken parlayan alevlerde yandı. Hastaneye kaldırılan Eti, 10 günlük mücadele sonucunda kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Talihsiz işçinin cenazesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait bir araçla memleketi Van'ın Özalp İlçesi'ne götürülerek defnedildi.
Olay kayıtlara, bu yıl içinde iş kazasında ölen 68. çocuk işçi olarak geçti."
Hepsi bu kadar!
Oysa ben, gazetelerin internet sitelerinde küçük bir haber olarak yer alan olayı tüylerim ürpererek okudum.
ünkü 16 yaşındaki bir çocuk, hem de gece vardiyasında, yaşının kaldıramayacağı ağırlıktaki bir işte çalıştırılıyordu.
Yani bu bir kaza değil, cinayetten farksız bir durumdu.
O da, akranları gibi Doğu'dan, Van'dan getirilmişti.
Özetle Mustafa, ARENA'da bundan 20 yıl önce, yine Tekirdağ'da gizli kamera görüntüleriyle belgelediğimiz, benim uğrunda hapis cezası aldığım "köle çocuk"lardan biriydi.
★★★
Yıl, 2005... Eylül ayı başlarında Arena'ya ulaşan bir ihbar üzerine ekibimiz, Güneydoğu'dan getirilen 10-15 yaşlarındaki çocukların, Tekirdağ'ın Kumbağ yöresindeki tuğla fabrikalarında kaçak olarak çalıştırıldıklarını belgeledi. Görüntüler yürek yakıcıydı. Simsarlar tarafından minibüslere sardalye istifi doldurulan çocuklar fabrikalara taşınıyor ve maske gibi hiçbir koruyucu önleme gerek duyulmaksızın, fırınların en ağır işlerinde çalıştırılıyorlardı.
★★★
ocukların gün boyu toz toprak soludukları yetmiyormuş gibi, geceleri de küçücük bedenleri, koğuşları istilâ eden tahtakurusu başta olmak üzere, her türlü zararlının kemirmesine açık oluyordu!.. Yani gerek çalışma koşulları, gerekse sosyal yaşam ortamları, hayvan bağlasanız durmayacak kadar berbattı... Henüz okul çağındaki küçük kölelerin kaçmaları da mümkün değildi. Zira onları memleketlerinden buraya getirip köle gibi çalıştıran simsarlar, daha yolculuklarının başında kimliklerine el koyuyorlardı!..
★★★
Görüntülerdeki gerçekleri o dönem AKP'de siyaset yapan alışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'na anlattım. İki müfettiş görevlendirdi. Müfettişlerle Kanal D binasında buluştuk. Ben onların aracına bindim, muhabir arkadaşım Serap Belet ile kameraman Murat Sis de Arena aracına geçtiler.
Biz önde, onlar arkada, Tekirdağ'ın yolunu tuttuk.
★★★
Tuğla fabrikasına geldiğimizde tam görüntü almaya başlamıştık ki fabrika, jandarmalar tarafından basıldı. Ben safiyane duygularla kaçak çocuk işçi çalıştıran kişileri gözaltına alacaklarını düşünürken onlara hiç dokunmadılar! Sadece beni gözaltına aldılar! Ayrıca kasetlerimize el koymaya kalktılar. Tabii kargaşa sırasında köle çocuklar da -her denetimde olduğu gibi- fabrikadan kırsal kesime doğru uzaklaştırıldılar!
★★★
Uzatmayayım, yol boyu süren sohbette bizi yere göğe sığdıramayan müfettişler, sanki Bakan'ın emri üzerine İstanbul'dan bizimle birlikte gelmemişler gibi yaparak, kaşla göz arasında ortalıktan kayboldular!.. Daha sonra aleyhime açılan davada yargılanırken Bakan Başesgioğlu, bırakın lehime tanıklık etmeyi, mahkemeye iki satır yazı yazarak

25