Garip, kural tanımaz, kimin sesi fazla çıkıyorsa onun haklı sayıldığı, tanımakta zorlandığımız bir toplum haline dönüştük. Örneğin dün sosyal medya hesabımdan şu mesajı paylaştım:
"Hakkındaki hüküm kesinleşinceye ve tüm yargı yolları tükeninceye kadar herkes masumdur."
Vay sen misin bu evrensel hukuk ilkesini paylaşan.
Troller hemen devreye girip "Hırsız belediye başkanlarını mı koruyorsun" diye sormaya başladılar.
"Hırsız" dedikleri başkanların hiçbiri hakkında henüz kesinleşmiş bir hüküm olmadığını, hatta çoğu hakkında iddianame bile hazırlanmadığını hiç dikkate almadılar!..
★★★
Bir başka olay:
Gebze'de çocuklarını okula götüren bir baba, lüks aracıyla aşırı hız yapan sürücüyü uyarmış. Vay sen misin uyaran Kendisini güçlü ve haklı gören, cezasızlık algısından da cesaret aldığı anlaşılan hızlı sürücü inip babayı çocuklarının gözü önünde tokatlamış!..
Garip ama gerçek türde hepimize "nereye gidiyoruz" dedirten olaylar, bana geçmişte yaşanmış bir hikayeyi anımsatıyor.
★★★
60'lı yıllar...
Anadolu kentlerimizin birisindeki ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde tedavi gören hastaların büyük çoğunluğu bir yolunu bulup firar ediyor.
Panikleyen personel korku ve telaşla başhekime koşup "Hocam, 423 akıl hastamız kaçtı! Ne yapacağımızı bilemiyoruz, perişan durumdayız" diye haber veriyor.
Deneyimli başhekim biraz düşündükten sonra "Bana bir düdük bulun" diyor.
Düdük gelince de personelin sırayla arkasına geçmelerini istiyor.
Böylece başhekim önde, personel arkada, arada bir düdük çalıp, "çuf çuf" diyerek kent caddelerinde dolaşmaya başlıyorlar.
Trencilik oyununda çok geçmeden kuyruk uzuyor.
Kuyruğu gören akıl hastaları da oyuna katılıyor.
Başhekim tüm hastaların geldiğini görünce yönünü hastaneye çeviriyor ve kaçakların kazasız belasız hastaneye dönmeleri sağlanıyor.
Ama asıl şaşırtıcı durum, akşam koğuşlarda yoklama yapılınca ortaya çıkıyor.
Zira 423 olması gereken hasta sayısının 750'ye ulaştığı anlaşılıyor!..
Bu hikayeyi bugün neden anlattığıma gelince...