Çocukluğum Çanakkale'de geçti.
1950-57 yılları arasında yaşadığımız kentteki evimiz, Kordon'un Hastane Bayırı ile buluştuğu yerdeydi.
Sahil, kuma oturmuş ve yarı batmış gemi kalıntılarıyla doluydu.
O çocuk boyumla evimizin önünden denize dalıp, bir avuç kumla çıktığımda, mutlaka 4-5 tane, Çanakkale Savaşı'ndan kalma mermi ve misket olurdu.
Arkadaşlarımla bunları hurdacılara kurşun fiyatına satar, harçlığımızı çıkarırdık...
★★★
Tarihi yarımadada orman yangını olduğunda söndürme ekipleri çekinerek müdahale ederlerdi. Çünkü savaşta atılmış, ama patlamamış bir bombanın her an infilak etmesi ihtimali olurdu.
Seddülbahir taraflarındaki bazı köylülerin geçim kaynağı savaş batıklarıydı. Öyle ki o köylerde, batık gemilerin para edecek pirinç, kurşun ve bakır aksamlarını çıkarmakta ustalaşmış dalgıçlar yaşardı.
★★★
Savaş kalıntıları azalınca, bu yoldan geçimlerini sağlamaya çalışanlar, işi, zaferi kazanan topların namlularını kesmeye kadar vardırdılar.
ARENA ekibi olarak bir yandan Çanakkale Şehitleri Abidesi'nin tamamlanması için yayınlar yaparken, diğer yandan da para kazanma uğruna tabyalardaki topları tahrip edenleri ekrana getirip, önlem alınmasını sağladık.
Dün Odatv'de okuduğum bir habere göre nihayet, tarihin akışını değiştiren "Çanakkale Savaşı'ndan kalan kültürel mirasa saygı" başlığı altında değerlendirebileceğimiz bir yasa hazırlığı başlatılmış.
AKP'nin vakıflar ve turizme ilişkin düzenlemeleri içeren yasa teklifi, TBMM Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu'nda kabul edilmiş. Teklifte Çanakkale Savaşı kalıntılarının kültürel varlık olduğu belirtilerek satılmasının yasaklanması öngörülmüş.
★★★
Yarımadanın Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, savaş mirası kültürel varlıkların yağması sanki yeni başlamış gibi şunları söylemiş: