Büyük Atatürk, her zaman olduğu gibi o yıl da Cumhuriyet kutlamalarına katılmayı çok istiyordu.
Hatta hipodromdaki etkinlikte locasına yorulmadan çıkabilmesi için bir asansör bile yapılmıştı.
Ama ne yazık ki vefatından on gün önce, sağlık durumu iyice kötüleşmişti. Güçlükle ve destek alarak hareket edebiliyordu.
Doktorları yaşamından umudu kesmişlerdi...
★★★
Dolmabahçe Sarayı önüne vapur dolusu askeri lise öğrencisi gelmişti. Gençler ilk kez Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına katılamayacak olan Atalarını görmek istemişlerdi. Ellerinde bayraklar ve çiçeklerle İstiklal Marşı'nı söylüyorlar, gür sesleriyle "Atamızı görmek istiyoruz!" diye haykırıyorlardı.
Sesleri duyan Büyük Atatürk heyecanla, doğruldu yatağında. Manevi kızı Sabiha Gökçen'in de aralarında olduğu çevresindekilere dönüp; "Görüyor musunuz" dedi. "Gençlerim beni görmeyi istiyorlar..."
Odadakiler "Evet, paşam! Bir vapur dolusu genç... Hepsi askeri lise öğrencisi... Cumhuriyet Bayramı törenlerinden dönüyor olmalılar..." dediler.
Aziz Atatürk, zor işitilen kısık bir sesle:
"ocuklarım... Benim çocuklarım..." diye mırıldandı.
Atatürk, "Cumhuriyet'i onlara emanet ediyorum" dediği gençlerle.
★★★
O sırada içeri Doktor Neşet Ömer ve Yaveri Salih Bozok girdi.
Atatürk çocuk gibi heyecanlıydı;
"Duyuyor musunuz" diye sordu.
Salih Bozok "Evet, Paşam, duyuyoruz" diye karşılık verdi.
"Onlar, Cumhuriyeti emanet ettiğim gençlerimiz," dedi Atatürk.
İyice doğruldu yatağından.
Nöbet odasında Kılıç Ali, pencereyi açmış, gençlere;
"Gidin! Uzaklaşın!" diye bağırıyor, el kol işaretleri yapıyordu.
"ocuklarımı görmek istiyorum..." dedi, Büyük Atatürk.
"ocuklarımı görmek istiyorum. Buraya kadar gelmişler, hiç değilse onlara el sallamalıyım. Beni pencereye götürün!" emrini verdi.
Doktor Neşet Ömer; "Fakat Paşam..." diyerek karşı çıkmaya yeltendi.
Büyük Atatürk "Nedir fakat" diyerek susturdu onu.
Hemen pencere önüne bir koltuk koydular.
Giyinmesine yardım edip koltuğa oturttular.
Aziz Atatürk hastalıktan eser yokmuş gibi gülümseyerek el salladı öğrencilere.

8