TEDxBilkent etkinliği için gittiğim Ankara'da, coşkulu bir dinleyici topluluğuna konuşmamı yaptıktan sonra Başkent Üniversitesi'nin kurucusu, değerli bilim insanı Prof. Dr. Mehmet Haberal'ı da ziyaret ettim.
Haberal Hoca'nın çalışma ofisini büyüleyici bir bilim mabedi olarak tanımlarsam, inanın en ufak bir abartıda bulunmamış olurum.
Her tarafı uluslararası saygınlığa sahip olan ödüllerle dopdolu bu mekan, çalışma ofisinden ziyade, modern tıp tarihi müzesi olma özelliğini taşıyor...
★★★
Geçen hafta da Türk siyasetinin deneyimli isimlerinden, TBMM eski Başkanı Bülent Arınç, Başkent Hastanesi'nde tedavi gören CHP eski Genel Başkanı Hikmet etin'i ziyaret ettikten sonra Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın sözünü ettiğim çalışma ofisinde kendisiyle uzun ve samimi bir görüşme yaptı.
Bülent Arınç, hastanede Hikmet etin'i ziyareti sırasında Haberal ile de görüştü.
Bu, sadece bir nezaket buluşması değil, aynı zamanda geç kalmış bir hakkın, tarih önünde teslim edilişiydi.
Bülent Arınç'ın, o ziyarette söyledikleri, tarihin vicdanı karşısında dile getirilmiş bir itiraf niteliğindeydi.
Arınç, Prof. Dr. Haberal'ın tıp alanındaki öncülüğünü ve uluslararası başarılarını hayranlıkla dile getirdikten sonra "Haberal Hoca'nın dünya çapındaki başarıları, sadece onun değil, Türkiye'nin de gururudur. Kendisinin vizyonu,Türkiye'nın bilimsel ve akademik alanda dünyaya açılan penceresidir. Haberal Hocamıza geçmişte büyük haksızlık yapıldı... Buna rağmen o, ülkesine küsmedi. Bütün yatırımlarını Türkiye'ye yaptı. Bu büyük yurtseveri tebrik ediyorum..." dedi.
★★★
Bu cümleleri duyduğunuzda bir an durup düşünüyorsunuz.
Öyle ya, bir bilim insanının özgürlüğü en verimli çağında, bir iftirayla elinden alınıyor, hayatı gasp edilip zindana atılıyor ama o, bu süreci sarsılmaz vatan sevgisinden aldığı güçle büyük bir metanetle göğüslüyor.
Arınç'ın da dediği gibi, onun uğradığı bu haksızlığın binde birine maruz kalan herhangi bir kişi, "Lanet olsun böyle memlekete," deyip her şeyini toplar, dünyanın bir başka köşesinde el üstünde tutulacağı bir hayata yelken açardı.
Ama Prof. Dr. Haberal bunu yapmadığı gibi, gitmeyi aklının ucundan dahi geçirmedi.
★★★
Silivri zindanının demir parmaklıklarının ardındayken bile ülkesine laf söyletmediğini Bülent Arınç şöyle anlattı:
"Madem Türkiye Mehmet Haberal'ı cezaevine attı, o halde hazırlıklarını yürüttğü Dünya Tıp Birliği Başkanlığı'nın kongresi Türkiye'de yapılmaz" diyen yabancılara karşı, kendisine özgü onurlu kükreyişiyle şu cevabı verdi: Bu benim ülkemin iç meselesidir. Kongre İstanbul'da yapılacaktır!"
Bu cevap, doğal olarak küsmenin, darılmanın beklendiği bir süreçte ülkesine ve milletine duyulan koşulsuz sevginin, sarsılmaz imanın tezahürüydü.

4