Atatürk hasta haliyle Hatay'ı nasıl kurtardı

Tren, metal bir su gibi uçsuz bucaksız bozkırda akıp gidiyordu.

Yanındakilere dönüp "Tren yolculuğunda okunacak en güzel kitaplardan biri Tolstoy'un Anna Karenina romanıdır"dedi."Vronsky ile Moskova Tren İstasyonu'nda karşılaşan ve yine yaşamına bir tren istasyonunda son veren Anna Karenina..."

Sonra bir şey görmek istercesine, hastalığının etkisiyle buğulanan mavi gözlerini bozkırın derinliklerine çevirdi.

★★★

Hatay'a gitmekte olan Atatürk için tren çok güçlü bir simgeydi. Hayatının bir yerinde mutlaka tren vardı."Tren, fark etmeseniz de size bir hikaye anlatır"diyordu."Belki gençliğinizi, belki ailenizden miras anıları; yoksulluğu, memleketi, cumhuriyeti... Bu kadar güçlü bir simgenin böyle güzel bir rotayla kesişmesinin sonucudur Doğu Ekspresi"diyordu. Doktorların yatak istirahati önerilerini, hastalığının dayanılmaz ağrılar veren halini umursamıyordu. Hangi tedavi uygulanırsa uygulansın, karnı yine şişiveriyordu. İçinde dert, yara vardı ama yüreğinde de Hatay'ı alacağına dair engin bir umut...

★★★

Çukurova bölgesinde beş gün süren yorucu gezide, ağır hasta olmasına rağmen askeri birlikleri denetledi. Adana ve Mersin'de düzenlenen geçit törenlerini ayakta izledi.

★★★

Sivas Kongresi'nde "30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşmasındaki hududumuz içinde kalan vatan parçası bir bütündür" kararı alınmıştı. Zafer kazanılıp, TBMM'nin delegeler kurulu İsmet İnönü'nün başkanlığında Lozan'a giderken 'Milli Misak' büyük ölçüde gerçekleşmişti. Ancak Batı Trakya, Hatay, Musul ve Kerkük birer sorundu. Lozan'da Hatay, milli sınırlarımızın dışında kalmıştı. Suriye ile Türkiye arasında yapılan sınır tespiti çalışmaları uzatılıyordu. Lozan Konferansı sürerken, Atatürk'ün direktifleriyle 30 Mayıs 1923'te Antakya-İskenderun havalisi Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuruldu.Mustafa Kemal'in, "Benim şahsi davam" dediği ve kafasında Hatay'ın vatan topraklarına katılması konusu her zaman birinci önceliğini koruyordu. Atatürk'ün "Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde kalamaz"söylemi, Hatay konusundaki düşüncesini belirtiyordu.

★★★

Atatürk ölümünden önceki son yolculuğunu Hatay için Mersin'e yapmıştı.

1 Kasım 1936'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşmasında;

"...Milletimizi gece gündüz meşgul eden başlıca büyük mesele, gerçek sahibi öz Türk olan İskenderun ve Antakya çevresinin geleceğidir. Bunun üzerinde ciddiyet ve kesinlikle duruyoruz" demişti.

★★★

Hatay, Fransız işgali altındaydı. Konu Milletler Cemiyeti'ne aktarılmıştı. Atatürk, o günlerde Ankara'daki Fransa Büyükelçisini şu sözlerle uyarmıştı:

"Hatay benim şahsi davamdır. Şakaya gelmeyeceğini bilmelisiniz..."

Fransızlar böylece Hatay için silah gücünün kullanılacağını anlamaya başlamışlardı.

★★★

Atatürk'ün karaciğer hastalığı 1938 yılının ocak ayında saptanmıştı. Bursa'da yapımı biten Merinos fabrikasının açılış törenine katılmak için Yalova'ya geldiğinde kendisini muayene eden Prof. Dr. Nihat Reşat Belger, karaciğerinin büyüdüğünü ve biraz da sertleştiğini belirlemişti. Kesin tanı için Ankara'dan çağrılan Dr. Neşet Ömer İrdelp de bu görüşe katılmıştı.

Böyle olmasına karşın 2 Şubat'ta Merinos Fabrikası'nın açılış törenini izlemekle yetinmemiş, akşam düzenlenen baloda da Zeybek oynamıştı.

O sıralarda Hatay sorunu en üst düzeyde seyrediyordu. Atatürk, Cumhurbaşkanlığı görevlerini aksatmadan yürütmeye ve özellikle çok önem verdiği Hatay sorununu çözüme ulaştırabilmek için bütün gücünü toplayarak hasta görünmemeye çalışıyordu. Bununla birlikte 28 Şubat 1938'de Balkan Dışişleri Bakanlarına verilen yemek öncesi burun kanaması geçirdi.