'Gerekirse papaz elbisesi giyerim'

AKP'nin topluma söyleyecek bir sözü kalmadı...Ekonomiden dış politikaya kadar Türkiye tam bir teslimiyet ve çöküntü yaşıyor...Kendisine küskün seçmeni sandığa çekmek ve iktidarını sürdürebilmek için Saray, din istismarı üzerinden bir strateji hazırlıyor...İmamların AKP'ye destek için siyasete "davet" edilmesi, tarikat ve cemaatlerin evlerde yaptıkları ikna çabaları, Erdoğan ile ilgili "halifelik" yakıştırmaları...Meydanlarda yine din tacirlerinin "CeHaPE" dönemi yalanları...CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun yeni helalleşme başlığı, başörtüsü serbestliği böyle bir ortamda gündeme geldi. Ve akıllarda "Bu tartışma nereden çıktı" sorusunu yarattı...Bir siyasal simge olarak türban, polise, yargıya, askere, kamunun, devletin her alanına girmişti ve bu serbestlik CHP'nin itiraz etmeyişi ile bir anlamda kabul görmüştü...AKP elindeki türban kartının alınması nedeniyle uzun süredir bu alanı istismar edemiyordu.. Ancak seçim atmosferinde tarikatlar, cemaatler ve yandaş medya, türban serbestliğini Erdoğan'ın iradesine bağlıyor, bu yönde propagandalar yapıyordu. Erdoğan giderse türban yasağı geri gelecekti... Geniş yoksul halk kesimlerine anlatılan buydu...Kemal Kılıçdaroğlu'nun uygulamada bir engeli kalmayan, kamunun her alanında kendini gösteren türban meselesini Erdoğan'ın keyfiliğinden, Erdoğan'ın serbestliği bahşeder gibi topluma sunmasından alıp, devlet aygıtının bir kararı olarak tescillemek istediği görülüyor. Kılıçdaroğlu'nun kanun teklifi ile kamuda başörtüsü serbestliğini getiren hamlesi elbette tepki de topladı. Madalyonun bir yüzü budur. CHP Devrim Yasalarının delinmesine neden olan bir teklifte bulunmuştur. Kamuda takılan başörtüsü bir siyasal simge olarak -türban- kabul edildiğinden laiklik ilkesine de aykırıdır. Madalyonun diğer yüzünde ise devleti ele geçiren dinci yapılanmanın elinden alınan, Erdoğan'ın bahşettiği bir özgürlük değil de CHP önerisi ile TBMM'de kabul edilen kanun teklifi ile devlet kararına bağlanan