Zoru gördü ağzı yine değişti...

Üniformalı, uzun namlulu silahlı korumalarıyla Türkiye topraklarında görüntü veren IKBY eski başkanı Mesud Barzani, bu hadsizliğin nelere mal olacağını, bir krize yol açacağını bilmeyecek, kestiremeyecek biri değil. Hele de "Terörsüz Türkiye" ve "Terörsüz Bölge" için böylesine kritik bir süreçten geçilirken. Hadi iyimser düşünelim iyi niyetinden şüphemiz yok, bir gaflet durumu var, hassasiyetler sehven atlandı, hata oldu varsayalım falan filan...Peki ya sonradan Barzani'nin Ofisi'nden yapılan yakışıksız, MHP lideri Devlet Bahçeli'ye yönelik kabul edilemez saygısız, küstah, terbiyesiz açıklama ne Çok açık Terörsüz Türkiye kararlılığındaki Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ortaya koyduğu iradenin karşıdakilerce anlaşılamaması ya da kasıtlı yanlış anlaşılmasına sebep olan kişileri desteklemek ve teşvik etmek için yapılan şeytanlıklar bunlar. Barzani geçtiğimiz yıllarda da defalarca Türkiye'ye geldi böyle bir şey görüldü mü hiç Ankara'da, İstanbul'da üniformalı, silahlı peşmergelerle mi dolaştı İyi niyet falan olmadığı belli..Dolayısıyla bu hadsizliğe Ankara'dan sert tepki gelirken, yanıtı kritik ilk soru da şu oldu:

Biraralar, bağımsızlık ısrarı, referandum saçmalığıyla yolunu şaşıran Barzani, acaba böyle bir şaşkınlık, yanlış içine mi girdi yine

Bölgede İsrail başta olmak üzere Terörsüz Türkiye ve Türkiye'nin bölgedeki ağırlığını sabote etmek isteyen çok fazla güç var. ABD'nin gel-gitleri, tavrı duruşu da malum...

★★★

Böyle bakıldığında da ister istemez güven anlamında Barzani'nin bozuk sicili geliyor akıllara.Zira hep "Gerçekten zor zamanlarımızda bize yardım eli uzatan ülke Türkiye olmuştur. Yardımlarından dolayı her zaman şükran borçluyuz" dedi, diyordu Barzani ama Ankara'nın "Bölgede var olan istikrarsızlık, kaos daha fazla körüklenir" uyarılarına rağmen yaptığı yanlışlıklıklarla kendisine güven konusu ciddi soru işaretiyle dolu. Mesela "Hiç güvenmem Barzani'ye, bize de kazıklar attı" diyen MİT Kontrterör Dairesi eski Başkanı Mehmet Eymür (29 eylül 2017 tarihli yazımız)bazılarını şöyle anlatmıştı:

"Benim görevde olduğum yıllarda hem Barzani'nin Selahaddin'inde hem de Talabani'nin Süleymaniye'sinde görevli arkadaşlarımız vardı. Karşılıklı yardımlaşıyorduk ve adamlarımız onların güvencesi altındaydı. Talabani bölgesinde herhangi olumsuz bir olay olmamıştı. Ancak Barzani'nin kontrolü ve teminatı altındaki bölgede iki ayrı saldırıda dört arkadaşımız şehit oldu. Barzani PKK'nın yaptığını söyledi, ama failler hiçbir zaman yakalanmadı. MİT'in Müsteşarlık girişinde şehitler yeri var, orada isimleri yazıyor bu dört arkadaşımızın.

1994-95'te silah zoruyla Talabani'nin kontrolündeki Erbil'de bizim bayağı bir organizasyonumuz oldu. Orada Abdullah Öcalan'ı Türkiye'ye getiren özel harpçi Abdullah (Soyluoğlu) arkadaşımızla Türkmenleri topladık, düzenli bir kuvvet haline getirdik. Bundan Türk dostu gibi davranan Barzani rahatsız oldu ve Saddam Hüseyin'den yardım istedi. Tabii Talabani'yi de şikâyet etti. Saddam'ın ordusu geldi, Türkmenleri dağıttı, sürdü. Ondan sonra da Erbil'i Barzani'ye teslim eti. Yani bir düşman olarak gördüğü Saddam'la bile hemen anlaşabilen bir adam."