Rusya korkusu müttefikliği hatırlattı!..

Savunma sanayiinde tam bağımsız Türkiye hedefi hız kesmeden devam ediyor. Yapılan tüm engellemelere, ambargolara, aşağılık tezgâhlara rağmen havada, karada, denizde peşpeşe yeni projeler, yeni savunma ürünleri geliştirilip devreye sokuluyor... Dünya markasına dönüşen İHA ve SİHA'larla başlayan süreç artık KAAN'dan TCG Anadolu'ya ve uzun menzilli füzelere kadar uzanarak, çok katmanlı entegre hava savunma sistemi Çelik Kubbe'ye evrildi... Şimdilik son olarak Türkiye, Baykar tarafından geliştirilen Bayraktar KIZILELMA İnsansız Savaş Uçağı testte hareket halinde görüş ötesi jet motorlu bir savaş uçağını vurarak dünyada bir ilki daha başardı... Küresel rekabette fark yarattı. İnsansız savaşın geleceğinde artık Türkiye belirleyici aktörlerden biri olduğunu ortaya koydu... Türkiye'nin geldiği noktayı, daha da artan gücünü herkes gördü... Rusya korkusuyla panik yaşayan Avrupa ülkeleri güvenlik denildiğinde Türkiye'siz mümkün olamayacağını çok net anladı... Rusya'nın Ukrayna'ya karşı devam ettirdiği savaşın NATO için ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurgulayan Genel Sekreter Rutte de ittifakın Dışişleri Bakanları toplantısında Türkiye'nin gücünü örnek göstererek şunu söyledi:

"Türk savunma sanayisi NATO'nun caydırıcılığına güç katıyor. Türkiye'de savunma sanayii ekosisteminin parçası olan 3 binden fazla şirket bulunuyor. Üretim kabiliyeti, caydırıcılık ve savunmanın sürdürülebilmesi için kritik..."

Bunlar hem Türkiye'nin imkân-kabiliyetini, değerini göstermesi hem müttefiklik ruhunun hatırlanması anlamında çok önemli, ancak bir o kadar da düşündürücü tespitler. Zira Rutte, "Bize ihtiyacınız olduğu zaman gelmeyiz ama size ihtiyacımız olabilir, ne kadar güzelsiniz" diyor aslında...

★★★

NATO bir savunma paktı malum... En büyük mücadele alanlarından biri de terörizm... NATO'nun kuruluş ilkeleri, bölgesel-küresel istikrar ve güvenlik için her türlü terör örgütüyle mücadeleyi gerektiriyor. Bu konuda iş birliği ve dayanışmayı şart koşuyor. NATO'nun geleneklerinde, temel dokümanlarında, çalışma esaslarında var olan bir husus bu. Önceki ve şimdiki genel sekreter de bundan hareketle bu sözleri sarf ettiler, ediyorlar zaten. Ama NATO bu işlevi nasıl ne zaman kullandı diye bakıldığında ise realite ortada. Bugüne dek bir kez uygulandı, o da 11 Eylül saldırıları üzerine NATO'nun patronu ABD için. Sonrası ise herkes kendi başının çaresine baksın hesabı... Hatta tam tersi, NATO üyesi bazı ülkeler, en başta da ABD'den terör örgütlerine aleni destek,kucak açma söz konusu... NATO müttefiki Türkiye için tehdit olan PKK/YPG/SDG terör örgütüne silah, donatım desteği sağlıyor, danışmanlık hizmeti veriyor. Teröristlere hemen Türkiye'nin yanıbaşında bir coğrafya işgal ettirdi. Türkiye'nin asla buna izin vermeyeceğini bilmesine rağmen de ısrarla bu konudaki pervasızlığını sürdürüyor. ABD'li generaller hiç utanmadan terör örgütü PKK/YPG/PYD ya da SDG'lilerle aynı fotoğraf karesinde poz veriyor ve hiç utanmadan PKK/YPG/SDG odaklı özerk bir yapının oluşturulması gerektiğini savunuyorlar... NATO da bunları sadece seyretti seyrediyor...