Trump'ın kan dökme ısrarındaki katil Netanyahu'yu "Dünya ile savaşamazsın" diye uyarmasının gerçekliği Gazze Zirvesi'ndeki fotoğrafla netleşti... Dünyadaki her kıtadan, Batı'dan Doğu'dan, meseleye doğrudan ya da dolaylı taraf olanlar, yakındakiler, uzaktakiler, hatta daha önce İsrail'in katliamına bilerek, isteyerek göz yuman bazı ülkelerin cumhurbaşkanı veya başbakanları bile vardı o karede ve insanlık adına umut veren evrensel bir söz birlikteliği çıktı ortaya... Bu kadar ülkeyi, lideri, insanı bir arada toplamak kolay değil. Orta Doğu tarihinde başkaca örneği de yok zaten... Bu liderleri oraya götüren, o kareye zorlayan şey de her ne kadar Trump faktörü, bir kişinin siyasi iradesi denilse de sokaktaki insanlardı aslında... İsrail'in aylardır uyguladığı Gazze ablukasına, acımasız katliam politikalarına dünyanın her köşesinden verilen tepkilerle mecbur kıldılar liderleri oraya getirmeye. Yoksa insanlık dramı çok daha büyük acılara doğru sürüklenecekti... Ki şu anda çoğunluğu çocuk ve kadın 70 bin sivil katliamının çok üstünde rakamlardan söz ediliyor... Dolayısıyla o fotoğraf karesiyle ateşin durması, insanların nefes alabilmesi sağlanmış, çocukların açlıktan ölmesi engellenmişse ve eğer bunun için de bir kahraman aranacaksa o küresel vicdan, dünya halklarıdır öncelikle...
★ ★ ★
Böyle bakıldığında da Trump'ın, İsrail Meclisi'ndeki konuşmasında "Dünya, İsrail'i tekrar sevmeye başladı" sözleriyle yaptığı güzellemenin havada kaldığı, asla gerçeği yansıtmadığı açık... Herkesin hafızasında İsrail'in hiçbir uluslararası anlaşma, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarını takmayan ve verdiği sözlere uymayan kirli sicili var... Kaldı ki Trump'ın bu sözleri dünyada Netanyahu'ya duyulan öfke, nefret gerçekliğinin dışa vurumu, itirafı da bir anlamda... Trump da İsrail'in nasıl zorda kaldığının farkında belli ki. Ancak bu; konuşmasında sıkça vurguladığı Netanyahu ve İsrail'i sanki barış yanlısı gibi gösterme ya da öyle bir algı yaratma çabası, güzellemeleriyle bir anda bitecek, sönümlenecek öfke değil... Güzellemeler yapan adına da utanç verici bir durum... Kurulduğu günden bu yana Filistin halkına saldıran, topraklarına çöken ve BM kararlarını yok sayan haydut bir devletten söz ediyoruz. Netanyahu da bir soykırım, savaş suçlusu, acımasız bir katil nihayetinde... Kabinesindeki bakanlar, isimler de öyle... Masum sivillere yönelik katliamı kınayan BM Genel Sekreteri Guterres'i istenmeyen adam ilan eden, istifasını isteyen, BM bayrağı dalgalanan tesisleri, okul, hastane, kampları bile defalarca bombalayan 250'den fazla BM görevlisini öldüren, hatta BM'yi "Yahudi karşıtı bataklık" "olmakla suçlayan hastalıklı kafalar hepsi... Bunlar unutulacak, unutturulacak şeyler değil kesinlikle. Onun içinde gelişmelerden kaynaklı son tahlilde ihtiyatlı iyimserlikle birlikte, haydut devlet İsrail'in saldırganlığının nüksetme olasılığından hareketle zihinleri bulandıran kritik soru da şu elbette: