Havada, karada denizde, her yerde...

Savunma sanayiinde tam bağımsız Türkiye hedefi hız kesmeden devam ediyor. Yapılan tüm engellemelere, ambargolara, aşağılık tezgâhlara rağmen havada, karada, denizde peşpeşe yeni projeler, yeni savunma ürünleri geliştirilip devreye sokuluyor... Dünya markasına dönüşen İHA ve SİHA'larla başlayan süreç artık KAAN'dan TCG Anadolu'ya ve uzun menzilli füzelere kadar uzanarak, çok katmanlı entegre hava savunma sistemi Çelik Kubbe'ye evrildi. Cumhuriyetimizin 102'nci yılını kutladığımız son derece anlamlı bir günde bu gurur zincirine eklenen şimdilik son halka da Yeni Altay Tankı oldu... Daha birçok projede Silahlı Kuvvetler envanterine girmek için gün sayıyor... Türk mühendisleri başarıyor, tüm dengeleri altüst ediyor... Geliştirilen projeler silah sanayiinde dışa bağımlığımızı azaltırken, Türkiye'yi dünya piyasalarında söz sahibi de yaptı. Tabii bu aynı zamanda bazı ülkeler açısından ciddi anlamda rahatsızlık ya da tedirginlik demek... En başta da sözde müttefikimiz, NATO'daki ortağımız ABD için... Herbirinin en önemli ortak özelliği, üstün teknolojileri kadar bizim olması,bizim tarafımızdan istediğimiz yerde istenildiği gibi kullanılma imkan ve kabiliyeti zira... ABD'nin karın ağrısı, sıkıntısı sadece pazar payı kaybı endişesi falan değil yani...

★ ★ ★

ABD dünyanın en büyük silah ihracatcısı olarak devletlere silah veriyor ama "Parasını aldım, artık ben sana karışmam" demiyor. Hem silah veriyor hem onun kontrolünü kendi elinde tutuyor. Mesela İsrail saldırdığında Katar'ın elinde ABD'nin sattığı hava savunma sistemi Patriot bataryaları vardı. Fakat Katar bunları, İsrail savaş uçaklarına karşı kullanmadı ya da kullanamadı. ABD buna izin vermedi. Bu ne demektir ABD size sadece silah satmıyor, sizin güvenliğinizi de kontrol altına almış oluyor... Bu da doğrudan silah alan ülkelerin, kendi gelecekleriyle ilgili güvenliklerini sağlama noktasında ABD'ye bağımlılığı demek elbette... Bu nedenle birçok ülkenin F-35 alımından vazgeçtiğini anımsatan bir askeri yetkili şöyle diyor:

"F-35'ler ABD'nin, üreticinin kontrolünde olan bir uçak sistemi. Uçak aktif olduğu andan itibaren merkezle irtibata geçiyor, otomatik olarak beynine yüklenen bilgileri merkeze aktarıyor. İstenirse merkezden yönlendirilebilir. ABD isterse sistemi kilitleyebilir, öyle bir özelliği var. Sattığı gücü kontrol ediyor maalesef. Operasyona giden uçağı arızaya sokup geri dönmek zorunda bırakabilir. Ya da atılan bombanın hedefini saptırabilir.

F-35'lerle ABD sattığı NATO ülkeleri arasında bir istihbarat ağı da kurmuş oluyor. Kaynak kodlarını vermediği için yönetim bilgisayarı ya da başka bir şeyi değiştirme şansı yok. ABD'nin belirleyeceği dışında farklı bir mühimmat koyma şansımız da yok. Yönetim bilgisayarı başka mühimmatı tanımaz..."

Türkiye olarak bizim de özellikle ABD ve Almanya'dan satın alınan silahları kullanma durumunda kaldığımızda yaşadığımız acı tecrübeler de malum… Kıbrıs Barış Harekatı nedeniyle ABD silah ambargosu uyguladı… Almanya sattığı tankların terörle mücadele harekatlarında kullanılmamasını istedi... Savunma sanayiindeki atılımın önemi ve özelliği de bu gibi durumlarla bir daha karşılaşmamak yaşamamak için işte...