İsrail'in haydutluğuna, saldırılarına karşı İran'ın bu zamana kadarki misillemeleri oldukça zayıftı, dolayısıyla "kâğıttan kaplan" benzetmeleri bile yapıldı. Bu saldırılar ABD destekli İsrail'den değil, dişine göre herhangi bir ülkeden gelseydi İran ne yapardı diye sorgulandı bir yandan da... Yanıtlarda İran çok daha orantısız tepki verirdi ağırlıkla... Yani İsrail'in saldırılarına karşı İran hep ihtiyatlı bir yaklaşım içindeydi... Uzun yıllardır ambargoya maruz kalan bir ülke olma ve özellikle de İsrail'in son teknoloji silahları ile hava kuvvetleri üstünlüğünü dikkate alarak... Ancak bu kez durum farklı Doğrudan rejimi yıkmaya odaklanan İsrail'e karşı İran'ın artık çok güçlü bir misilleme yapmaktan başka seçeneği yok. Bu bağlamda da ABD ve batı destekli İsrail'in teknolojik üstünlüğü karşısında İran kendi kapasitesi ölçeğinde oldukça da etkili oluyor. Hem sahada hem de propaganda savaşı anlamında... Tahran, Tebriz gibi Tel-Aviv, Hayfa'da da yıkıntılar, yangınlar ölümler, yaralanmalar var. Karşılıklı füzeler ateşlendiğine sirenler çalıyor, insanlar sığınaklara koşuyor... Her iki taraftan bilgi gizleme ya da abartılı rakamlar olsa da yansıdığı kadarıyla İran ve İsrail arasında kayıplar ve zayiatlar kıyaslandığında durumun açık ara İran aleyhine olduğu bir realite. İran'ın teknolojik, hatta fiilen ABD'yi ve batıyı arkasına alan İsrail'le baş etme şansı çok düşük, hatta yok Bu durumda da İran'daki tahribatın çok daha büyük olacağı belli. Bu işin sonunda ağır kaybı yaşayan İran olur yani... Ama bir başka gerçeklik de şu:
Netanyahu'nun çılgınlığı, şuursuzluğu nedeniyle Tahran, Tebriz kadar Tel-Aviv, Hayfa'da artık güvensiz... Demir Kubbe'yi aşabilen İran füzeleri, düştüğü yeri yakıyor, öldürüyor. İnsanlar hiç olmadığı kadar korkuyorlar İsrail'de...
Bunlar da Netanyahu'nun umurunda değil. O'nun tek derdi yaptığı alçaklıkları unutturmak, koltuğunu korumak hesabıyla İran'a saldırmak kan dökmek Gazze'de de aynısını yaptı zaten... Rehinelerin hayatları, kendi vatandaşları falan hiç umurunda olmadı. Hem de ta en başından beri... Rehine yakınlarıyla 7 Ekim'den ancak 1,5 ay sonra görüştü, vakit ayırabildi! Onda da sadece "kalbimiz sizinle" diyerek sanki dalga geçermiş gibi bir hava takındı... İsrailli bakanlar arasında "Rehineleri öyle fazla düşünmemeli, olabildiğince acımasız davranmalıyız" diyenlerin varlığı da bu akıldışı, kan ve ölüm kokan havayı daha da tetikledi... Yoksa gerçekten rehineler düşünülseydi, öyle bir niyet olsaydı daha farklı bir siyaset uygulanırdı. Halen de aynı kafada nitekim... Netanyahu'nun amacı Gazze'yi Filistinsizleştirmek, insansızlaştırmak... Bilerek isteyerek çocukları kadınları hedef seçerek sivillere korku ve sistematik öldürme siyaseti uyguladı, uyguluyor...Vatanlarını, topraklarını terk etsinler diye... Hatta bu aşağılık taktikle Hamas'ı tahrik ederek elindeki rehineleri öldürmeye zorladı, tuzağa çekmek için. O kadar ağır bombardıman, topçu atışında İsrail'in kim rehine, kim değil diye belirleyemeyeceği içinde alenen İsrail ordusunun Filistinli sanıp öldürdüğü rehineler bile oldu... Hem de beyaz bayrak sallamalarına rağmen... Bu kepazelikleri nedeniyle İsrail halkının kendisine yönelik tepkisi de malum... Savaşa karşı çıkan ve askerlik yapmak istemeyen İsraillilerin öfkeleri sokaklara taştı.