Yeni işe kimi alalım

Robotlar ve yapay zeka teknolojisi insanın karşıtı değil, insanla birlikte çalışması için yatırım yapmak gerektiğini küresel araştırmalar da ortaya koyuyor. Teknoloji devlerinin yaptığı araştırmalar hibrit çözümün en güvenilir yol olduğunu gösteriyor

Aslında bilerek yanlış bir soru sorarak başlıyoruz. Her gün sosyal medyada ya da ana akım medyada robotların ya da yapay zekanın insanların işini elinden alacağı konuşuluyor. Belki de bu yanlış soru soruyoruz. Doğru soru şu olmalı: "Nasıl bir iş ortamı yaratırız ki, insanlar yapay zeka teknlojisi ve robotları kullanarak daha verimli daha üretken bir ortam yaratabilsin. Önümüzdeki 10 yıl içinde daha fazla yönetici ya da girişimci işini büyütmek için daha fazla robot ya da daha yetenekli insanla çalışıp çalışmayacağına karar verecek.
Çalışanların mutsuzluğu ve verimsizliği her girişimciye ya da kurumun patronuna ya da yöneticisine şu soruyu sorduracak: "Acaba işi büyütmek ve karlılığı artırmak için daha yetenekli bir insanı mı, yoksa bağlam çözme yeteneği yüksek yapay zeka için yatırım mı yapmalıyım" Yeni iş yatırımlarında aslan payını beyaz yakalı insan mı metal yakalı robotlar mı alacak Yoksa ikisinin arasında bir denge bulmak mümkün mü
HP'nin 2025 Work Relationship Index raporu çarpıcı bir gerçeği ortaya koyuyor:
Çalışanların sadece yüzde 20'si iş hayatıyla sağlıklı bir ilişkiye sahip. Tam da bu kriz anında, yapay zeka ve otomasyon iş dünyasını yeniden şekillendiriyor. Peki kurumlar bu dönüşümde hangi tarafa yatırım yapmalı
İnsana mı, teknolojiye mi Ya da belki asıl soru bu mu

KÜLTÜREL ÇÖKÜŞ KAÇINILMAZ
Rapor bize net bir mesaj veriyor: Teknolojik dönüşüm, insan odaklı dönüşüm olmadan başarısız olur. Sadece yüzde 15'inin liderlerine güvendiği, sadece yüzde 12'sinin duygularını ifade edebildiği, yüzde 45'inin şirketini kâr odaklı bulduğu bir ortamda, ne kadar gelişmiş AI teknolojisi olursa olsun, kültürel çöküş kaçınılmaz.

İş dünyası bugün bir paradoksun tam ortasında duruyor. Bir yanda, bilgi çalışanlarının yüzde 62'si şirket beklentilerinin son bir yılda arttığını söylüyor. Diğer yanda ise, çalışanların yüzde 45'i kurumlarının insanlardan çok kârı önceliklendirdiğini düşünüyor. Ve tam bu noktada, kapıya yapay zeka teknolojileri yorulmadan, şikâyet etmeden, emeklilik primi ödemeden çalışma vaadiyle vuruyor.
Karar vericiler için çekici bir tercih gibi görünebilir:
Neden tatminsiz, talepkâr beyaz yakalılar yerine kusursuz çalışan metal yakalı robotları tercih etmeyelim Ancak HP'nin araştırması bize çok daha karmaşık bir gerçeği gösteriyor.
Sorun, insanları robotlarla değiştirmek değil; insanların neden bu kadar mutsuz olduğunu anlamak ve çözmek.

TEKNOLOJİ DEĞİL GÜVEN EREZYONU
Rapor, iş dünyasındaki asıl krizin teknolojik değil, insani olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor.
Bilgi çalışanlarının sadece yüzde 15'i, üst düzey yöneticilerin çalışanlardan talep ettikleri davranışları kendilerinin sergilediğini düşünüyor.
Daha da çarpıcı olan ise, çalışanların yalnızca yüzde 12'sinin işyerinde duygularını ifade etmeye teşvik edildiklerini kabul etmesi.
Bu rakamlar bize şunu söylüyor: Problem, çalışanların yetersiz olması değil; liderlerin çalışanlarını görmeyi, duymayı ve desteklemeyi başaramaması. Robotlar bu boşluğu doldurabilir mi Hayır. Çünkü asıl eksik olan şey, üretkenlik değil, anlam ve bağlantı.


Gelecekte değer görecek yetkinlikler
Aşağıdaki becerilerin hiçbirini robot yapamaz. Ancak bu becerilerin gelişmesi için, çalışanların tatmin olmuş, güvenli ve desteklenmiş hissetmesi gerekiyor. İşte bu yüzden, teknolojiye yatırım yapmadan önce insana yatırım yapılmalı.
❚ Duygusal zeka ve empati
❚ Yaratıcı problem çözme
❚ Eleştirel düşünme ve stratejik karar verme
❚ Kültürler arası iletişim ve iş birliği
❚ Adaptasyon yeteneği ve öğrenme çevikliği
❚ Değer yargıları ve etik karar alma
❚ Belirsizlikle başa çıkma


Metal yakalı robot: Cazip ama eksik çözüm
Yapay zeka ve otomasyon, birçok rutin görevi insanlardan daha hızlı, daha ucuz ve daha hatasız yapabilir. Veri analizi, raporlama, müşteri hizmetleri, hatta kod yazma gibi alanlarda AI araçları şimdiden etkileyici sonuçlar veriyor. Şirketler için bu teknolojilerin maliyeti düşük, verimliliği yüksek. Ancak raporun bize gösterdiği şey şu: Teknolojiye erişimdeki eşitsizlikler ve yetersiz araç desteği, çalışan memnuniyetsizliğinin temel sebeplerinden biri. Yani sorun, teknoloji eksikliği değil; teknolojinin insan merkezli olmayan bir şekilde uygulanması. Robot işe alındığında da aynı hata tekrarlanacak: Teknoloji var, ama insani boyut yok.

Beyaz yakalı insan: Maliyetli ama vazgeçilmez
Raporun en çarpıcı bulgusu, Z Kuşağı ve Y Kuşağı'nın, artık iş gücünün çoğunluğunu oluşturan bu nesillerin, iş hayatından beklentilerini radikal bir şekilde değiştirmiş olması. Bu nesiller esneklik, anlam, değer uyumu ve amaç odaklı liderlik talep ediyor. Bunlar pahalı ve zahmetli talepler. Ancak bu nesiller aynı zamanda yaratıcılık, adaptasyon, empati ve problem çözme gibi AI'ın henüz taklit edemediği becerilere sahip. İşte burada kritik fark ortaya çıkıyor: Robotlar talimatları mükemmel şekilde yerine getirir. Ancak belirsizlikle başa çıkamaz, yaratıcı çözümler üretemez, müşteriyle gerçek empati kuramaz, ekip dinamiklerini okuyamaz. Tatmin olmuş, güçlendirilmiş, desteklenmiş bir insan ise bunların hepsini yapabilir. Ve rapor açıkça gösteriyor ki, tatmin olmuş çalışanlar daha iyi iş sonuçları sağlıyor.