WiFi'nin annesi Hedy Lamarr: Hollywood'dan kablosuz teknolojiye

Hollywood'un "en güzel kadını" Hedy Lamarr ve deneysel müziğin aykırı ismi George Antheil, bugün Bluetooth'tan GPS'e kadar kullandığımız kablosuz iletişimin temelini attı. Hikaye hem bilimkurgu gibi hem de gerçek!

Telefonunuzun WiFi'ye bağlanırken kullandığı prensip, aslında 1940'larda bir film yıldızı ve bir çılgın besteci tarafından icat edildi desem Evet, yanlış duymadınız. Bir an için hayal edin... 1940'ların altın çağında Hollywood'un en göz alıcı yıldızı, kırmızı halıda süzülen bir ikon. Göz kamaştıran güzelliğiyle nefesleri kesiyor. O kadın Hedy Lamarr. Ama kamera kapandığında, bu kadının aklı sahiden bambaşka yerlerde... Masasında, savaş gemileri, radyo dalgaları ve torpidoların kontrol sistemleri üzerine çizimler var! Ve yanında, modern müziğin "mekanik dehası" George Antheil. Piyano ruloları, çılgın senkronizasyon deneyleri, avangard besteler... İkisi bir araya geliyor ve ortaya WiFi ve Bluetooth'un temelini atan bir fikir çıkıyor: Frekans atlamalı yayılma spektrumu. Bu, sinema tarihine sığmayan, bilim ve sanatın en şaşırtıcı buluş hikâyesi...

MÜHENDİS BABANIN KIZI LAMARR
Hedy Lamarr 1914'te Viyana'da doğdu. Asıl adı Hedwig Kiesler'di. Mühendis bir babanın kızıydı ve küçük yaşta teknik merakını ondan almıştı. Ama güzelliği her şeyi gölgede bıraktı. Avrupa sinemasında yıldızlaştı, Hollywood'a transfer oldu, "dünyanın en güzel kadını" diye anıldı. Ne var ki Hedy'nin içindeki meraklı ruh, kırmızı halıya sığmıyordu. Eve geldiğinde set kıyafetlerini çıkarıyor, çalışma masasına oturup mekanik aletleri söküyor, çizimler yapıyor, icatlar düşünüyordu. Ama o sadece bir yüz değildi. Mühendis bir babanın kızı olarak büyümüş, teknik konulara inanılmaz bir merak duymuştu. Film setlerinden çıktığında boş zamanlarını mekanik cihazları söküp takarak, yeni fikirler geliştirerek geçiriyordu. Nazilerin yükseldiği Avrupa'dan kaçarak Hollywood'a gitti, MGM stüdyolarıyla anlaştı, yıldız oldu. Ama aklı hâlâ mühendislikteydi. George Antheil, Amerika'nın en deneysel bestecilerinden biriydi. Konserlerinde piyano ruloları, pervaneler ve makineleri birlikte kullanıyordu. Müziğin ritmini senkronize eden mekanik sistemleri iyi biliyordu. Bu bilgi, Lamarr'ın kafasındaki mühendislik fikriyle birleşince tarihin yönünü değiştirecek bir buluş doğdu.

FREKANS ATLAMASI ÇÖZÜMÜ GELDİ
1940'larda savaş tüm dünyayı kasıp kavuruyordu. Düşman, müttefik torpidolarının radyo sinyallerini kolayca bozabiliyor, torpidolar hedefi vuramıyordu. Lamarr'ın aklına parlak bir fikir geldi. "Eğer torpidoların kontrol sinyallerini sürekli değişen frekanslarla gönderirsek, düşman hangi frekansı bozacağını bilemez!" Antheil hemen kendi dünyasından bir örnek verdi: piyano ruloları. Piyano rulosu, önceden belirlenmiş deliklerle notaları otomatik çalar. İkisi düşündü: "Ya iki cihaz aynı anda, önceden belirlenmiş bir plana göre frekans atlayabilse" İşte bu, bugün FHSS – Frekans Atlamalı Yayılma Spektrumu diye bildiğimiz teknolojinin ilk taslağıydı. İkili, bu sistemi tasarladı ve 1942'de "Secret Communication System" adıyla patent aldı. Normalde bir radyo sinyali sabit bir frekanstan yayın yapar. Ama frekans atlamalı sistem sinyali saniyenin çok küçük dilimlerinde farklı frekanslara taşır. Düşmanın sinyali bozmasını engeller. İletişim daha güvenli olur. Sinyal parazitlere karşı dayanıklı hâle gelir. Bugün WiFi, Bluetooth ve GPS hâlâ bu ilkeyi kullanıyor.

ZAMANIN ÇOK İLERİSİNDE BULUŞ
ABD Donanması bu buluşu "fazla karmaşık" bulup kullanmadı. Patent raflarda kaldı. Ama teknoloji geliştikçe, 1980'lerde kablosuz iletişimde yayılma spektrumu teknikleri kullanılmaya başlandı. Wi- Fi'den Bluetooth'a, hatta cep telefonu şebekelerine kadar pek çok sistem bu prensip üzerine kuruldu. Ne yazık ki patent süresi dolmuştu. Hedy Lamarr ve George Antheil bu teknolojiden maddi kazanç elde edemedi. Ancak 1997'de, Hedy Lamarr hayatının son yıllarında "kablosuz iletişimin öncüsü" olarak ödüllendirildi.


GÜZELLİK ZEKAYI GÖLGELEMEMELİ
Hedy Lamarr'ın hikâyesi, kadınların bilime katkısının nasıl göz ardı edildiğinin de bir örneği. Dönemin medyası onun sadece güzelliğine odaklandı, zekâsını görmezden geldi.
Hedy, "Bir kadının güzel olması onun zekâsını gölgelememeli" diyordu.
George Antheil ise sanatla bilimin kesişebileceğini gösterdi.

GEORGE ANTHEİL: MEKANİK RUHLU BİR BESTECİ
George Antheil, Amerikalı bir besteciydi ama sıradan bir müzik adamı değildi. "Ballet Mecanique" gibi deneysel eserlerinde piyano rulosu, pervaneler ve makineler kullanıyordu. Müzikte senkronizasyon ve ritmin matematiğini araştırıyordu.
Lamarr ve Antheil, 1940'ların ortasında Hollywood'un sosyetik davetlerinde tanıştı. Sohbet ettiklerinde ortak bir dertleri olduğunu fark ettiler:
II. Dünya Savaşı'nda düşman sinyallerinin müttefik torpidoları devre dışı bırakması.
1942'de "Secret Communication System" adlı patentlerini aldılar. Sistem, radyo sinyallerini sürekli atlayarak güvenli hâle getiriyordu. Yani düşmanın parazit yayması neredeyse imkânsızdı. Ama ne oldu ABD Donanması, o dönemde "fazla karmaşık" bulup kullanmadı. Patent rafta kaldı.
Yıllar geçti. Patent süresi doldu. 1980'lerde kablosuz iletişim teknolojileri geliştikçe, frekans atlama tekniği yeniden keşfedildi. WiFi, Bluetooth, GPS... Hepsi bu ilkeye dayanıyordu.
Ve işin ironisi, bu teknoloji yaygınlaştığında Lamarr ve Antheil'in isimleri neredeyse unutulmuştu.

MÜZİĞİN RİTMİNDEN KABLOSUZ İLETİŞİM DOĞDU.
Bugüne bırakılan miras; WiFi bağlantınızın stabil kalması, Bluetooth kulaklığınızın sorunsuz çalışması, GPS'in hedefi şaşırmaması...
Hepsi, 1942'de bir aktris ve bir bestecinin kurduğu hayalin meyvesi.
Hedy Lamarr ve George Antheil'in hikâyesi bize şunu gösteriyor: Yenilik, farklı dünyaların birleşmesinden doğar.