Telefonlar artık sadece iletişim araçları değil; günlük hayatımızın dijital arşivleri, sırlarımızın kasası ve kimliğimizin bir uzantısı... İşte tam da bu yüzden, onların bizi "dinlediği" fikri sadece teknik bir endişe değil, varoluşsal bir rahatsızlık yaratıyor
Modern çağın en yaygın komplo teorilerinden biri, sanıldığından çok daha kişisel bir korkuya dayanıyor: En mahrem cihazımızın, her an bizi gizlice izlediği düşüncesi. Telefonlar artık sadece iletişim araçları değil; günlük hayatımızın dijital arşivleri, sırlarımızın kasası ve kimliğimizin bir uzantısı. İşte tam da bu yüzden, onların bizi "dinlediği" fikri sadece teknik bir endişe değil, varoluşsal bir rahatsızlık yaratıyor.
Hepimiz o anı yaşadık: Bir arkadaşınızla yeni bir tatil destinasyonu hakkında konuşuyorsunuz, telefonu elinize aldığınızda tam o yer hakkında reklamlar karşınıza çıkıyor. Ya da evde kedi maması bittiğinden bahsediyorsunuz, birkaç saat sonra Instagram'da kedi maması markaları sizi takip etmeye başlıyor. Bu "tesadüfler" o kadar sık, o kadar zamanında ve o kadar spesifik ki, Meta'nın sizi dinlemediğine inanmak neredeyse safdillik gibi geliyor.
DEVLERİN DİNLEMEYE İHTİYACI YOK
Instagram Başkanı Adam Mosseri, bu algıyı değiştirmeye çalışıyor. Çarşamba günü yaptığı bir açıklamada, şirketin kullanıcıları "dinlediği" yönündeki efsaneyi çürütmek istedi. Mosseri'ye göre, eğer mikrofon açık olsaydı telefonunuzun üst kısmında bir ışık yanar ve bataryanız hızla tükenirdi. Ayrıca, bir Meta yetkilisinin belirttiği gibi, bu "ağır bir gizlilik ihlali" olurdu. Ama gerçek şu ki: Meta'nın sizi dinlemeye ihtiyacı yok. Çünkü zaten çok daha fazlasını biliyor.
Meta'nın reklam hedefleme sistemi, mikrofondan çok daha güçlü bir şey üzerine kurulu: Davranışsal veri ağı. Yani sizi kopyalayan çocuklar söz dinlediği için değil davranıştan beslendiği gibi Meta gibi veri şirketleri de sizin ne konuştuğunuza değil, davranışlarınıza bakarak besleniyor.
DİNLEMEKTEN DAHA ETKİLİ GÖZETİM
Ve şimdi işler çok daha ileri gidiyor. Meta, 16 Aralık'ta yürürlüğe girecek yeni gizlilik politikasıyla, kullanıcıların yapay zekâ ürünleriyle yaptığı sohbetleri de reklam hedeflemede kullanacağını açıkladı. Düşünün: Meta AI'ya "Evimin çevresinde iyi restoranlar var mı" diye soruyorsunuz. Ya da "Şu stres nedeniyle uyuyamıyorum, ne önerirsin" diye danışıyorsunuz. Belki de "35 yaşındayım ve kariyer değişikliği düşünüyorum" diye paylaşımda bulunuyorsunuz.
Bu sohbetler, mikrofon kayıtlarından çok daha değerli. Çünkü siz gönüllü olarak, düşünülmüş cümlelerle, tam olarak ne istediğinizi, ne hissettiğinizi, neye ihtiyacınız olduğunu bir yapay zekâya anlatıyorsunuz. Meta artık sadece davranışlarınızı değil, düşüncelerinizi de biliyor. Mosseri'nin eşinin bile "bizi dinliyorlar" dediğini söylemesi ironik. Çünkü Meta gerçekten de dinliyor, sadece mikrofonla değil, algoritmayla.
META'NIN BÜYÜLÜ DÜDÜĞÜ
Mosseri'nin açıklamasını dinlerken, bizim Fareli Köyün Kavalcısı diye bildiğimiz ünlü Alman masalı Hameln'li Kavalcı (Der Rattenfanger von Hameln) aklıma geliyor. Hikayeyi hatırlarsınız: Kavalcı düdüğünü çalar, fareler onu takip eder. Ama sonra köylülere döner ve "Ben farelerinizi büyülemedim ki!" der. "Onlar zaten gitmek istiyordu, ben sadece yolu gösterdim." Meta'nın savunması da tam olarak bu. "Sizi büyülemiyoruz, siz zaten o ürünleri istiyordunuz. Biz sadece yolu gösteriyoruz." Ama işin püf noktası şu: Önce düdük çalınıyor, sonra "zaten gitmek istiyordunuz" deniliyor.
Yani Meta size "dinlemiyoruz" derken aynı zamanda şunu da söylüyor: "Zaten sizin ne düşüneceğinizi biz belirliyoruz." İşte asıl manipülasyon burada: Kavalcı düdüğünü çaldıktan sonra farelere "zaten yolda olmak istiyordunuz" diyebiliyor. Siz subliminal olarak yerleştirilen bir reklamı içselleştiriyorsunuz, sonra o konuyla ilgili konuşuyorsunuz, ardından bir reklam görüyorsunuz ve Meta size "bak, sen zaten bunu istiyordun, biz sadece tesadüfen oradaydık" diyor.
Bu döngüde nerede başlıyor, nerede bitiyor Kim kimi etkiliyor Sizin isteğiniz mi algoritmayı besliyor, yoksa algoritma mı sizin isteğinizi yaratıyor
Meta'nın cevabı her iki durumda da "masum"luğunu koruyor: "Sizi dinlemiyoruz çünkü zaten ne istediğinizi biliyoruz. Ama eğer istemiyordunuz, o zaman biz size göstermedik, siz zaten istiyordunuz."
PEKİ SİSTEM NASIL İŞLİYOR
Reklamveren İşbirliği: Ziyaret ettiğiniz her e-ticaret sitesi, okuduğunuz her blog, tıkladığınız her bağlantı Meta'ya rapor ediliyor. Reklamverenler kendi web sitelerini ziyaret eden kişiler hakkında Meta'ya veri aktarıyor. Bir spor ayakkabısına baktınız mı Meta bunu öğreniyor. Fiyatları karşılaştırdınız mı O da kaydediliyor.
İlgi Alanı Haritalama: Meta, milyarlarca kullanıcının davranışlarını analiz ederek bir "ilgi haritası" çıkarıyor. Sizin gibi davranan, sizin gibi tıklayan, sizin gibi duraksayan insanların ne aldığını biliyorlar. Sizinle aynı demografik grupta olan, aynı saatlerde aktif olan, benzer içerikleri beğenen kişiler neyi satın aldıysa, siz de muhtemelen onu alacaksınız.
Bağlam Analizi: Hangi saatte hangi tür içeriklere baktığınız, ne kadar süre durduğunuz, hangi görselleri yakınlaştırdığınız - hepsi bir şeyler anlatıyor. Gece yarısı bebek ürünlerine bakmak ile öğle saatinde bakmak arasında fark var. Algoritma bu nüansları okuyor.
PSİKOLOJİ OYUNU: BEYNİMİZ NASIL ALDANIYOR
Mosseri'nin açıklamasında dikkat çeken bir başka nokta da insan psikolojisine vurgu yapması. "Bir reklamı, o konuşmayı yapmadan önce zaten görmüş olabilirsiniz ve fark etmemişsinizdir," diyor. "Hızlıca kaydırıyoruz, reklamların yanından geçiyoruz ve bazen bunları içselleştiriyoruz; bu da sonra ne konuştuğumuzu etkiliyor."
Bu açıklama bir o kadar rahatsız edici. Demek ki:
SUBLİMİNAL ETKİ: Farkında bile olmadığınız reklamlar bilinçaltınızda yer ediyor ve daha sonra o ürün hakkında "kendiliğinden" konuşmaya başlıyorsunuz.