Kriz dönemlerinde liderin önemi
Tarihi dönemlere şahitlik ediyoruz. Yaşananlar kadar bunların duyulması ve sonuçlarının sahaya yansıması da dakikalarla ifade edilebilecek kadar hızlı gerçekleşiyor. Geçmiş dönemlerde on yıllarca sürebilecek olaylara neredeyse günlük tanıklık ediyoruz. Suriye'de bir hafta önce var olan diktatörlüğün, kaosun, zulmün yerini bugün özgürlük, umut ve düzen arayışı aldı. Kimsenin beklemediği, öngöremediği, müdahale edemediği süreçler birbiri ardına gündeme son dakika haberleri olarak düştü, düşmeye devam ediyor. Olayların baş döndürücü şekilde hızlı yaşanması bazı olayları kaçırmamıza neden olabiliyor.
Sınırların yeniden çizildiği, üçüncü dünya savaşının tartışıldığı, büyük göç hareketlerinin olduğu böyle bir dönemde gözden kaçırılmaması gereken en önemli husus Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın kaos ortamında gösterdiği liderlik vasfıdır.
2023 yılında "Türkiye Yüzyılı" söylemini ortaya attığında toplumun önemli bir kesimi bu ifadenin Türkiye'nin 2. yüzyılına yapılan atıfla sınırlı olduğunu zannetmişti. Oysa geldiğimiz noktada bu söylemin kapsamının zannedilenden katbekat geniş olduğu yavaş yavaş idrak etmeye başlıyoruz.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dünyanın birçok yerinde yaşanan krizlere ilişkin attığı başarılı adımlara baktığımızda Türkiye Yüzyılı'nın küresel ölçekte bir vizyon olduğunu anlayabiliyoruz.
Rusya- Ukrayna savaşı sırasında savaşan iki ülkeyi bir masaya oturtarak tahıl anlaşmasının imzalanmasını sağladı. Bu imzayla Afrika'da yaşanması muhtemel bir açlık tehdidi bertaraf edildi.
İsrail-Filistin meselesinde başka ülkelerin devlet yöneticileri ABD korkusuyla İsrail'e tek laf edemezken bulunduğu her platformda Filistin'in haklarını, uğradığı soykırımı dile getiren yine Recep Tayyip Erdoğan oldu. Gelinen noktada Netanyahu hakkında çıkan tutuklama kararının yanı sıra dünya kamuoyunun vicdanında cezalandırılan bir İsrail terör devleti var.
15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminden günler sonra başlayan sınır ötesi operasyonlar o dönemde hem içeride hem dışarıda çok eleştirilmişti. İhraçlarla yara almış bir ordu ile bu operasyonların altından kalkılamayacağını savunan da olmuştu, bölgede ABD ile karşı karşıya gelmememiz gerektiğinin savunan da. Sonuç ne oldu Sınırlarımıza saldırılar kesildi, oluşturulan güvenli bölgelerde yaşam normale döndü, bu bölgelerde muhalif güçlerin eğitimine destek verildi, sınırımızda kurulmaya çalışılan teröristana engel olundu. Ayrıca güvenli bölgeler sayesinde hem devam eden iç savaş nedeniyle yeni göç dalgalarının sınırımızı aşmasına engel olundu hem de insanlar Esed diktatörünün zulmünden korundu.