15 Ağustos Cuma sabahı babam hakka yürüdü.
75 yıllık dünya çilesini tamamlayarak çok sevdiği Rabbimize kavuştu.
Erzurum'un Oltu ilçesinde başlayan geçici dünya hayatı Ankara'da nihayete erdi.
En yakınlarımızı kabre koyduktan sonra hakkıyla anlatabilmek kolay mı
Cemal Süreya, daha babasını kaybetmeden yazdığı şiirinde şu mısralara yer vermişti:
"Sizin hiç babanız öldü mü
Benim bir kere öldü kör oldum."
Babamın hikayesi aslında milyonlarca Anadolu insanının hikayesiyle benzer.
Okumak istemesine rağmen çeşitli nedenlerle okula gidememiş. Okur-yazar değildi ama irfan sahibiydi. Memleket meselelerine karşı çok duyarlıydı. Dinimize olan sevgisi en belirgin vasıflarından biriydi.
Babamın dünyaya dair hırslarının olduğunu görmedim. En önemli hedefinin 9 çocuğuna helal rızık yedirmek, çocuklarını okutmak, vatan ve millet sevgisi aşılamak, bayrak ve din sevgisiyle büyütmek olduğunu söyleyebilirim. Babam çocuklarının istediği gibi olmasından dolayı hep şükrederdi.
Dedelerimiz, babalarımızı şımarmasınlar diye geceleri başını okşayarak sevmişler. O nedenle babalarımız çocuklarına sevgilerini yeterince dile getiremeyebilirler. Ancak babam sözleriyle sevgisini bize sık sık ifade etmese de her an onun sevgisini ve şefkatini hissederdik.
1994 yılında üniversiteyi okumak için Ankara'ya geldiğimde Erzurum'dan ve dolayısıyla ailemden ayrılmak zorunda kalmıştım. Aile hasreti o dönemde başladı. Uzun yıllar sadece yılın belli bir zamanında Erzurum'da babamla hasret giderirdik. Nihayet 2017 yılında babamlar Ankara'ya taşındığında sürekli birlikte olma imkanına kavuştuk.
Babamın Ankara'ya taşınması bende uzun zamandır hissetmediğim ilginç bir güven duygusu oluşturdu. Sırtını dayadığın babanla aynı şehirde yaşamanın huzuru ve güveni...
Babam bizlere imkanları olsa da hep mütevazi yaşamayı öğretti. Gücünüz neye yetiyorsa insanlara mutlaka yardım edin diyordu. Bakkaldan veya pazardan aldığı şeyleri eve götürürken gören herkese ikram etmeyi babamdan öğrenmiştim. 'Göz Hakkını' da ilk babamdan duymuştum. "Haya İmandandır" hadisini sık sık söyler ve yaşanmış olaylar üzerinden tecrübelerini aktarırdı.
Babamın ferasetine hayranlığım yaşım ilerledikçe arttı. Diploması yoktu ama irfanıyla memleket meselelerini müthiş analiz ederdi. Yılların verdiği tecrübeyle insan sarrafıydı. Şimdiye kadar insanlarla ilgili yaptığı tahminlerde yanıldığını görmedim.
Tedavi süreci 8 ay sürdü. Son 18 gün yoğum bakımdaydı. Hastanede yattığı sırada bile biz çocuklarını düşünürdü. Baba olmanın şefkatiyle sık sık "oğlum işinizden ediyorum, size yük oluyorum" derdi. Baba "sana destek olmak bizim vazifemiz" dememize ve çektiği ağrılara rağmen evlatlarını düşünürdü babam.