"İsrail'in güvenliği"

Filistin Devlet Başkanı Mahmûd Abbas, geçtiğimiz cumartesi günü -28 Nisan- Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu Özel Toplantısı sırasında yaptığı açıklamayla gündeme oturdu. Oturduğu yerden söz alan Abbas, şunları söyledi: "Siyasî görüşleri ve eğilimleri ne olursa olsun, İsrail'in sivillere yönelik saldırılarını kesin bir dille kınıyoruz. Her şeyden önce savaşın durmasını, ikinci olarak da insanî yardımlara izin verilmesini istiyoruz. Ayrıca Filistinlilerin vatanlarının dışına tehcir edilmesini de asla onaylamıyoruz. 1948 ve 1967 tecrübelerinin tekrarlanmasını istemiyoruz. Netice olarak, siyasî bir çözüm çerçevesinde Gazze Şeridi, Batı Şeria ve Kudüs bağımsız bir Filistin devletinin çatısı altında toplanmalıdır. 7 Ekim'den bugüne de hep aynı şeyleri söyledik. İsrail, Hamas'tan intikam aldığını iddia etmesine rağmen, aslında Filistin halkından intikam almaktadır. Gazze halkı şu anda Refah'ta toplanmış ve sıkışmış durumda. Oraya herhangi bir saldırı yapılması halinde, Filistin tarihinin en büyük katliamı gerçekleşmiş olacaktır. ABD'den, bu ihtimali tamamen engellemesini ve İsrail'i durdurmasını bekliyoruz. Bunu sadece ABD yapabilir. Dünya ülkelerinden beklentimiz, Filistin'in tam üye olarak BM'ye kabul edilmesidir. Dünya İsrail'in bağımsızlığını tanıdı, ama Filistin'i tanımadı. Filistin tanınırsa, sonrasında İsrail'le müzakerelere başlayabiliriz, sınırları vs. konuşabiliriz. İsrail'in tam bir güvenlik içinde yaşama hakkı vardır ve bunu sağlamak bizim vazifemizdir. Filistinliler olarak da bizim kendi kaderimizi tayin etme ve bağımsız bir devlet kurma hakkımız vardır. İsrail'in, Gazze'deki işini bitirdikten sonra yönünü Batı Şeria'ya çevirerek, Filistinlileri Ürdün tarafına doğru tehcir etmeye girişeceğinden endişeliyiz."Dikkatli nazarlar, Mahmûd Abbas'ın epey klişe ifadelerle dolu konuşmasının içinden, özellikle iki vurguyu hemen seçip kenara ayırmıştır: -Siyasî bir çözüm çerçevesinde, müzakereler yoluyla, bağımsız bir Filistin devletinin kurulması-İsrail'in tam bir güvenlik içinde yaşama hakkına sahip olması ve Filistin yönetiminin bunu sağlama vazifesini üstlenmesiBu iki nokta, hem Abbas'ın politik çizgisi hem de söz konusu cümlelerin sarf edildiği başkente hâkim olan duruş sebebiyle, oldukça anlaşılır. Fetih Hareketi ve onun da içinde yer aldığı Filistin Kurtuluş Örgütü çatısı zaten siyasî çözüm ve müzakereyi öne çıkarmasıyla maruf. İsrail'in güvenliği konusu ise, Filistin kamuoyundan gelen bütün itirazlara ve öfke patlamalarına rağmen, Abbas yönetiminin uzun yıllardır üzerine adeta titrediği bir mesele. Aksâ Tufanı'ndan hemen sonra, Râmallah sokaklarına protesto gösterileri için inen kalabalıklara Filistin güvenlik güçlerinin sergilediği vahşi müdahale, bugün hâlâ hafızalardaki tazeliğini koruyor. Keza, Batı Şeria'nın bütün şehirlerinde İsrail istihbaratı ve işgal askerleri, diledikleri noktaya baskın yapıyor, insanları evlerinde ve dükkânlarında