Tehcir

"Yapacaklar, yapacaklar Biz onlar için çok şey yapıyoruz, onlar da yapacaklar." ABD Başkanı Donald Trump, "Gazze'nin temizlenmesi" olarak telaffuz edilen, Gazze halkının tümüyle Mısır ve Ürdün'e tehciri planının söz konusu ülkeler tarafından reddedilmesi üzerine bu yorumu yaptı. Siyasî meselelere iştahlı ve kurnaz bir tüccar gözüyle yaklaşan Trump, Mısır ve Ürdün'den gelen -daha sonra listeye Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Filistin Yönetimi de eklendi- cevapları kafasına hiç takmadığını, aksine kendi planını uygulamaya odaklandığını böylece göstermiş oldu. Oysa sahadaki gerçekler, Trump'ın kafasındaki kadar berrak ve basit değil:

Öncelikle her iki ülke de ekonomik açıdan derin bir kriz içinde. Nüfusu 110 milyona dayanan Mısır'ın Gazze halkını barındıracak kapasitesi yok. Doğalgaz veya petrol gibi zenginlikleri bulunmayan Ürdün ise ciddi biçimde Amerikan yardımlarıyla ayakta duruyor. Trump'ın bu ülkelere ilave maddî destek sağlamayı düşünmesi durumunda bile, Mısır ve Ürdün'ün gücü Gazzelileri ağırlamaya yetmeyecektir.

Her ne kadar açık biçimde ifade edilmese de, Arap dünyasında Filistin halkının "zapt edilemez" olduğuna dair bir kanaat mevcuttur. Mısır ve Ürdün, kitlesel bir Filistinli akışının topraklarına taşıyacağı dinamizmi ve sürprizleri kaldıracak durumda değildir. Nüfusunun çoğunluğu zaten Filistinlilerden oluşan Ürdün'de, bu durum kraliyet tahtını sarsacak tehlikeler doğurabilir. Sadece Ürdün değil, Mısır ve "Amerikan müttefiki" diğer bölge ülkelerinde de halihazırdaki statüko tamamen dağılabilir, ortaya hiç tahmin edilemeyecek ve yönetilemeyecek krizler çıkabilir.

Gazzelilerin Mısır ve Ürdün'e iskân edilmesi, İsrail işgaline karşı direnişi bu ülkelerin sınırlarının içine taşıyacaktır. Söz gelimi, Sina Yarımadası'na yerleştirilen Gazzeli nüfus İsrail'e "roket" atmaya başladığında, İsrail de dönecek onları Mısır sınırları içinde vuracaktır. Bu, İsrail'in fiilen Mısır'a saldırması anlamına gelecektir. Aynı durum Ürdün için de söz konusu. Mısır ve Ürdün yönetimleri 1979 ve 1994'te İsrail'le imzaladıkları barış anlaşmalarına sadakati önemsedikleri için -ki anlaşmaların bu ülkelere bakan tarafı, ABD'den her yıl düzenli biçimde aldıkları yüklü ekonomik yardımlardır- böyle bir senaryonun gerçekleşmesinden çekiniyor.

Dahası, Gazze'yi hedefleyecek her siyasî dizayn ve operasyon, Hamas'ın Filistin politik sahnesindeki yerini sağlamlaştıracaktır. Mahmûd Abbas liderliğindeki Filistin Yönetimi'nin en büyük kâbusu budur. Aksa Tufanı'yla başlayan sürecin yeniden dirilttiği ve gündemin baş sırasına yerleştirdiği Hamas, muhtemel bir tehcir neticesinde Arap ve İslâm dünyasının şuuraltında daha köklü bir konum elde edecektir. Trump böylece -tıpkı Netanyahu gibi- normalde yakın dönemde Filistin içindeki muarızları gittikçe çoğalmış olan Hamas'ı popüler hale getiren isimler olarak tarihe geçecektir.