Şahit olmak

Temmuz ayı, İslâm coğrafyasının tarihinde yaşanan önemli hadiseler bakımından, lebalep dolu bir zaman dilimi. Takvimleri ve kronolojileri şöyle üstünkörü taradığımızda bile karşımıza epey başlık çıkıyor:Mekke'de Tünel Faciası (2 Temmuz 1990), Cezayir'in Fransa'dan bağımsızlığını kazanması (3 Temmuz 1962), Hıttîn Savaşı (4 Temmuz 1187), Hacı Emîn el-Hüseynî'nin vefatı (4 Temmuz 1974), Pakistan'da askerî darbe ve Ziyâul Hakk'ın iktidara gelişi (5 Temmuz 1977), Akabe liman şehrinin İngilizlerce işgali (6 Temmuz 1917), Fransız mandası karşıtı Suriyeli lider Abdurrahman Şehbender suikastı (6 Temmuz 1940), Filistin krizinin çözümü için kurulan Peel Komisyonu raporunun yayınlanması (7 Temmuz 1937), Ürdün eski Kralı Talâl'ın İstanbul'daki bir klinikte ölümü (7 Temmuz 1972), Türkiye-İran-Irak-Afganistan arasında Sâdâbâd Paktı'nın imzalanması (8 Temmuz 1937), Filistinli yazar Gassân Kanafânî'nin Beyrut'ta öldürülmesi (8 Temmuz 1972), Srebrenitsa Soykırımı (11 Temmuz 1995), Gertrude Bell'in Bağdat'da intiharı (12 Temmuz 1926), Rızâ Şah'ın emriyle İran'ın Meşhed kentinde Gevherşad Camii katliamı (13 Temmuz 1935), ünlü ajan ve şarkıcı Esmasan'ın ölümü (14 Temmuz 1944), Irak'ta Hâşimî monarşisinin kanlı bir darbeyle devrilmesi (14 Temmuz 1958), ABD'nin Ortadoğu'daki ilk askerî operasyonu (15 Temmuz 1958), Lübnan eski Başbakanı Riyâd Sulh'un Amman'da öldürülmesi (17 Temmuz 1951) (Sütunu tümüyle olaylarla ve tarihlerle doldurmamak için, çok az bir kısmını seçerek aldığım listeyi burada kesiyorum.)İslâm coğrafyasıyla ilgilenenlere, kronolojik akış üzerinde durmalarını bilhassa salık veriyorum. Hem zihindeki bilgileri belli bir çerçeve içine alabilmek için, hem de farklı coğrafyalara ve hadiselere kuşatıcı bir şekilde bakabilmek için. Kronoloji akılda ne kadar belirgin olursa, hadiselerin iç mantığını ve birbiriyle irtibatını kavramak da o kadar kolaylaşacaktır.Ancak sıra okumaya ve araştırmaya geldiğinde, şöyle bir problemle karşılaşıyoruz: Önemli hadiselerle alakalı ayrıntılı yazılı metin çok az veya yetersiz; olanlar da belli kaynakların tekrarı biçiminde. Özellikle biyografi yazarken benim karşıma çıkan temel zorluk bu. Bazıları "mahviyet"ten, bazıları edebe aykırı gördüğünden, bazıları da dümdüz kayıtsızlık sebebiyle, çok mühim nice ayrıntıyı kayda geçirmemiş. Hayat hikâyelerini okurken ve yazı için malzeme toplarken doğum tarihinden anne-baba adına, kardeş sayısından aldığı eğitimin bütün safahatına kadar, "iddia" düzeyinde nice malumat arasında yol bulmaya çalışıyorum mecburen. Hatta bazen, yakınların ve aile üyelerinin şahitlikleri bile birbirinden farklı olabiliyor. İşte o zaman işler tamamen karışıyor.Özellikle genç arkadaşlara şu tavsiyeleri sürekli tekrarlıyorum: Kendinizin ve ailenizin öyküsünü