İki zirve

Son bir hafta içinde, İslâm dünyasında iki önemli zirve gerçekleşti. İlki, 11 Eylül günü Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te Türk Devletleri Teşkilâtı Üye Ülkeleri Diyanet İşleri ve Dinî İdare Başkanları 6'ncı Toplantısı'ydı. İkinci zirve de, 15 Eylül'de Katar'ın başkenti Doha'da düzenlenen İslâm İşbirliği Teşkilâtı ve Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi'ydi. Her iki toplantıyı arka arkaya izlemek, İslâm coğrafyasının sahip olduğu muazzam birikimi görmek bakımından oldukça öğreticiydi.

Türkiye'nin, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş tarafından temsil edildiği Bişkek zirvesine, ev sahibi Kırgızistan Müslümanları Dinî İdaresi Başkanı Abdulaziz Zakirov Nazibekoviç'in yanı sıra Azerbaycan Kafkas Müslümanları İdaresi Başkanı Şeyhülislam Allahşükür Paşazade, Kazakistan Müslümanları Dinî İdaresi Başkanı Nauryzbay Taganuly Otpenov, Özbekistan Başmüftüsü Nureddin Haliknazar ve Türkmenistan Müslümanları Dinî İdaresi Başkanı Yalkap Hocaguliyev iştirak etti.

("Tacikistan neden salonda yoktu" sorusu akla gelebilir. Tacikistan, 2009'da kurulan Türk Devletleri Teşkilatı'na üye değil. Ayrıca, bölgeyi yakından takip edenlerin de bildiği üzere, Tacikistan son yıllarda giderek artan bir şekilde İslâmî özgürlüklerin daraltıldığı ve devlet eliyle ibadetlerin yasaklandığı bir ülke. "Radikallikle mücadele" adına ilk önce kamu kurumlarında ve okullarda başlayan başörtüsü yasağı, şu anda ülke sathına ve sokaklara kadar yayılmış durumda. Tacikistan'da son yıllarda çok sayıda caminin yıkıldığı, ezan sesinin kısıldığı, cuma namazına müsaade edilen cami sayısının azaltıldığı ve hac ibadeti için de ciddi kısıtlamaların getirildiği biliniyor. Söz konusu toplantıya Tacikistan'dan katılım olsaydı, Dinî İdare Başkanı Saidmükerrem Abdulkadirzâde, diğer ülkelerden gelen mevkîdaşlarına bakarak epey mahcup olurdu doğrusu.)

Protokol konuşmaları, dilek-temenniler ve müzakereler bir yana, Türkiye'den Kırgızistan'a kadar uzanan geniş coğrafyada, toplantıya katılan isimlerin şahsında temsil edilen tarihî, dinî ve kültürel derinlik gerçekten baş döndürücü ve kuşatıcı bir haritayı işaretliyor. Bu derinliği tahayyül etmeye çalıştığınızda, İslâm tarihinin neredeyse bütün büyük şahsiyetlerinin gözünüzün önünden sırasıyla geçtiğini görüyorsunuz: Osmanlı mirasıyla Timurlu mirası el ele veriyor, Emir Sultan'la Şemsu'l-Eimme Serahsî buluşuyor, İmam Buhârî'den İmam Mâturîdî'ye, Şâh-ı Nakşibend'den Necmeddin Kübrâ'ya, Uluğ Bey'den Fahreddîn Râzî'ye bütün meşâhir geçit resmine katılıyor.

Salon toplantılarının ötesinde, coğrafyaya bu pencereden bakınca, akıllardaki soru aynı: Bu olağanüstü birikim ve potansiyeli hayata geçirmek ve ortak bir kuvvete dönüştürmek için neler yapmalı Kanaatimce, içinden geçtiğimiz zamanda yerine getirilmesi gereken en önemli vazifelerden biri, bu soruyu gündemin ilk sırasına taşıyarak hiç durmadan çalışmak olmalı.

Haftanın en kapsamlı ve ikinci zirvesinde ise, İslâm İşbirliği Teşkilâtı'na üye 57 ülke ile Arap Birliği bünyesindeki 22 ülkenin devlet ve hükümet başkanları buluştu. Toplantının gerekçesi İsrail'in geçtiğimiz hafta Katar'ın başkenti Doha'ya düzenlediği saldırıydı. Hal böyle olunca, ana gündem İsrail işgali ve bölgemizde meydana getirdiği yıkımdı.