Doğu Türkistan'a içeriden bakınca

"Uygurların gerçek bir Çinli olabilmesi için -Mandarin Çincesi için kullanılan isimle- "milli dil"i konuşması, Çin yiyecek kültürünü benimsemesi, Hanlarla evlenmesi ve geleneksel saygı ve onur anlayışından vazgeçmesi gerekiyordu. Yetkililer birçok yerde Uygurların kamusal alanda milli dil kullanmasını, -tamamen yerlileşmiş Arapça bir deyim olan- "esselâmu aleyküm" şeklindeki Uygur selamlaşmasından vazgeçerek bunun yerine Çince "nihao" sözüyle selamlaşılmasını ve açık alanlarda dua edilmemesini öngören genelgeler çıkardı. 2018 Ekim'inde Kaşgar Üniversitesi'nde düzenlenen bir toplantıda öğrencilere "beslenme alışkanlıklarındaki aşırılıklardan kaçınmaları" yani domuz eti yemeleri tavsiye edildi.Devlet bu konularda Uygurlara "yardımcı" olmaya istekliydi. Nitekim "bölgede etnik birliği teşvik etmek üzere" 2014'de Uygurların evlerine Han kamu görevlileri ve parti üyeleri göndermeye başladı. Programın adı "Aile Olmak" idi. Han kadrolar bu çerçevede evine konuk oldukları ailelere "ağabeylik" ve "ablalık" yapıyordu.Program 2017'de hızlandırıldı ve Sincan'daki Uygurlar ile Kazakların evlerine bir milyona yakın "akraba" akın etti. Bu "akrabalar" misafir oldukları evlerde bir hafta kalarak ev sahiplerinin sofralarını paylaştılar, onlarla birlikte televizyon seyrettiler, Mandarince sohbet ettiler, yurtseverlik şarkıları söylediler ve gözlemlediler: Küçük çocukları domuz eti yiyor muydu Alkol alıyorlar mıydı Evlerinde dinî kitap veya süslemeler var mıydı Kadınlar başörtüsü takıyor veya aşırı uzun kıyafetler giyiyor muydu Erkeklerin sakalları aşırı uzun muydu"Akrabalar" ayrıca çocuklara büyükleri hakkında sorular soruyordu. Bu misafirliklerin (gözetlenme korkusunun olmadığı bir ortamda dahi) ne kadar rahatsız edici olabildiğini tahmin etmek güç değildir, çünkü bu misafirlikler Uygurların kadın-erkek ilişkisi anlayışını hiçe sayıyor, ebeveynlerin aile içindeki otoritesini görmezden geliyordu. Bu arada yeniden "eğitim kampları"na kapatılanların çocukları "yoksul çocukları koruma merkezleri"ne gönderilebilmekte ve böylece ailelerinden koparılarak kendilerine sadece Çince yurtseverlik eğitimi verilmektedir. Bu çocuklar ailelerinden, dillerinden ve dinlerinden kopmuş olarak büyüyeceklerdir.Sincan'daki cami denetimleri uzun bir geçmişe dayanmakta olup, küçüklerin camilere girmesi yasaktır. Otoriteler 2009'dan sonra parti üyelerinin, memurların, öğrencilerin ve küçük çocukların ramazanda oruç tutmasını yasakladı. Restoranlar bütün gün boyunca açık tutulmaya zorlandı ve oruç tutmalarını engellemek üzere öğrenciler ramazan ayı boyunca okulda tutuldu. Devlet 2016'da baskıyı daha da artırarak, camileri bakımdan geçirme kampanyası başlattı ve mimari açıdan sağlam olup olmadıklarını belirlemek üzere camiler teftişten geçirilmeye başladı. Binlerce cami "riskli" bulunarak yıkıldı. Bunların arasında bölgedeki en büyük ve en tarihî camiler de vardı: 13. yüzyılda inşa edilen ve Doğu Türkistan'daki en büyük ibadethanelerden biri olan Keriye'deki