Çıkış yolu

Yıllardır esas çalışma saham Ortadoğu ve İslâm dünyası olunca, özellikle kriz dönemlerinde mesaim yoğunlaşıyor. Konferanslar, seminerler, özel istişare oturumları, kitap tahlil grupları, canlı yayınlar, röportajlar derken, günler gecelere karışıyor haliyle. Böyle dönemlerde, sıklıkla seyahat ettiğim birbirinden farklı şehirlerde çok farklı kesimlerden insanlarla görüşme imkânı buluyorum. Tüm bu görüşme ve yüzleşmelerde tespit ettiğim bir durum var: Bilhassa gençler, ümitsizlik ve kötümserlik ummanlarına savrulmaya çok meyyal. Ki bunun için de yeterli malzeme fazlasıyla mevcut. Şahsî hayat ve hedeflerdeki belirsizliklerden İslâm coğrafyasının içinde bulunduğu savrukluğa kadar, "nereye uzansak elimizde kalıyor" denebilecek bir manzara var. Çaresizlik ümitsizliğe dönüşüyor, ümitsizlik de bezgin bir eylemsizliği beraberinde getiriyor. Genç arkadaşlarla sohbet ederken, birçoğunun "yanlış hedeflere" kilitlendiğini ya da yönlendirildiğini fark ediyorum. Somut bir tasvir yapacağım:Yüzlerce genç bir salona doldurulmuş. Mikrofonda adeta "sahne şovu" yapar gibi hareketli ve hararetli sloganlar haykıran bir kanaat önderi. "Gençler!" diye bağırıyor, "Kudüs'ü kurtarmak için, hepiniz birer Salahaddîn olacaksınız! Fatih, İstanbul'u fethettiğinde sizin yaşınızdaydı. Fatih olacaksınız!" Olmak emredilen şahsiyetlerin listesi böyle uzayıp giderken, salondaki ateş de yükseldikçe yükseliyor. Kanı zaten kaynayan gencecik Müslümanlar, "seans" sonunda birer Salahaddîn, Fatih, Fatih doğuracak anne adayı vb. olarak şehrin sokaklarına dağılıyor. Motivasyon tamam, güdülenme tamam, yönlendirilme ve hedefe kilitlenme tamam.Sonra Aradan zaman geçtikçe, hayatın gerçekleri karşılarına çıkmaya başlıyor. Salahaddîn, Fatih veya bir başka tarihî şahsiyet olmak, ancak 300-400 yılda bir, çok sayıda şartın bir araya gelmesiyle ve tek kişinin şahsında mümkün olabileceğinden, "hedef"i tutturamayan gençlerde tarifsiz bir moral bozukluğu ve psikolojik çöküntü ortaya çıkıyor. Sahnede motivasyon dağıtanların niyeti elbette kötü değil. Bu kadar üst perdeden atarken şöyle düşünüyorlar: "Biz en uzak ve en büyük hedefi gösterelim, bir kişi bile tuttursa kârdır." Peki, kırılan hayalleri, dağılan zihinleri, kaybedilen istikametleri ve bünyelere yuva yapan ye'si nasıl telafi edeceğiz Gözlerdeki pırıltılar hayatın gerçeklerinin sert duvarlarına çarparak sönerken, gençleri ayağa nasıl kaldıracağız Herkes aynı anda nasıl Salahaddîn olacak Fatih olabilmek kolay mı Bir salon dolusu gencin hepsi mi Fatih, Salahaddîn vs. olmaya soyunacak Karşıma geçip "Abi, müthiş bir duygusal ve fikrî yorgunluk hissediyorum. Hiçbir şey değişmiyor ve düzelmiyor. Gazze'ye bak, Mısır'a bak, Suriye'ye bak, Doğu Türkistan'a bak Atabileceğim hiçbir adım göremiyorum. Kendimce yaptığım ufacık şeyler ise, tümüyle anlamsız ve boş geliyor" şeklinde yakınmalarını sıralayan gençlerin neredeyse tamamının öyküsü aynı: Karşılarına geçip kendilerine