Bir sığınak: Doha

Basra Körfezi, 1500'lü yıllardan itibaren önce Portekizlilerin, ardından da İngilizlerin istilasına sahne oldu. Bilâdüşşâm ile Hindistan arasındaki ticaret yollarının tam göbeğinde yer alan bölgede İngilizler çok kârlı koloniler kurdular. İkinci Dünya Savaşı sonrasına kadar pek aksamadan işleyen İngiliz sistemi, uluslararası dengelerde yaşanan değişimlere paralel olarak biçim değiştirdi: 1951'de Umman, 1961'de de Kuveyt, İngiltere'den bağımsızlıklarını kazandı. Londra, Körfez'in diğer emirliklerine dokuz parçadan oluşan bir federasyonun çatısı altında bir araya gelmelerini önerdi. Bunlardan yedisi (Abu Dabi, Dubai, Şârika, Ra'su'l-Hayme, Acman, Fuceyre, Umm Kayveyn) teklifi kabul ederek "Birleşik Arap Emirlikleri"ni oluşturdular; Katar ve Bahreyn, ayrı birer devlet olmayı tercih etti.Çok eski tarihlerden beri kendine has siyasetiyle ve bağımsız yapısıyla dikkatleri çeken Katar, 1971'den sonraki süreçte Körfez'deki diğer devletlerden daha da ayrıştı. Dünyada bilinen doğalgaz rezervlerinin yüzde 14'üne tek başına sahip olan Katar, bu sayede elde ettiği olağanüstü zenginliği yalnızca ekonomik refaha tahvil etmedi, aynı zamanda siyasî gücünü artırmak için de kullandı. Uluslararası mahfillerde çok boyutlu lobicilik faaliyetlerine hız verilirken, 1996'da yayına başlayan El-Cezîre televizyonu kısa sürede Katar'ın en güçlü kozlarından birine dönüştü.1960'larda siyasî sebeplerle ayrılmak zorunda kaldığı ülkesi Mısır'dan Katar'a iltica eden Prof. Dr. Yûsuf el-Karadâvî de tek başına Katar'ı güçlendiren bir başka aktördü. Her şartta Karadâvî'nin arkasında duran ve onun telkinlerine büyük önem veren Katar yönetiminin bu yaklaşımı sayesinde, Doha, zaman içinde bir çekim merkezine haline geldi. İslâm coğrafyasında başı sıkışan herkes Doha'ya sığınırken, Katar yönetimi bu müsamaha atmosferinin siyasî bedellerini ödemekten de çekinmedi. Zaman zaman Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi komşularıyla gerginlik yaşayan Katar, geri adım atmadan yoluna devam etti.Birçok ülkede Müslüman Kardeşler Teşkilâtı, Hamas, Nahda Hareketi vb. oluşumlar "terör örgütü" muamelesi görürken, Katar, hepsine kucak açarak uluslararası arenada sıra dışı ve sağlam bir mevki edindi. Bu bağlamda, Taliban-ABD müzakerelerine merkez olarak Doha'nın seçilmesi tesadüf değildi. Karadâvî'nin öncülüğünde kurulan Dünya Müslüman Âlimler Birliği, İslâm dünyasından âlim ve mütefekkirlerin Katar'a akın etmesine vesile oldu. Iraklı Ali Karadâğî'den Moritanyalı Muhammed Hasan Dedev'e sayısız isim ilmî faaliyetlerini Doha'da sürdürürken, "Çeçenistan'ın Aliya'sı" Zelimhan Yandarbiyev'den Cezayir İslâmî Selamet Cephesi'nin efsanevî lideri Abbâsî Medenî'ye, İslâm coğrafyasının siyasî hafızası da Doha'da