Gırnata Nasrîlerinin son hükümdarı Ebû Abdullah XII. Muhammed 2 Ocak 1492 günü şehri Katolik Hristiyanlara teslim ettiğinde, Endülüs'te artık ezan sesi duyulan herhangi bir Müslüman belde kalmamıştı. Sonraki 500 yıl boyunca Gırnata -bugünkü adıyla Granada- ezan sesine hasret bir şekilde yaşadı. Nihayet 2003'te ibadete açılan bir camiyle bu hasret sona erdi. Hem de Elhamra Sarayı'nın tam karşı yamacında, vaktiyle Müslümanların yaşadığı Albeyzin mahallesinde. Resmî adıyla Gırnata Ulu Camii'nin oldukça ilginç bir hikâyesi vardı:
1975'te İskoçya asıllı mühtedi Şeyh Abdulkâdir es-Sûfî (1930-2021) vesilesiyle Londra'da Müslüman olan üç İspanyol arkadaş, ülkelerine döndükten sonra kendileri gibi İslâm'ı seçen az sayıda İspanyol'la birlikte Gırnata'ya yerleşmişti. Maksatları ibadetlerini rahatça eda edebilecekleri bir mescit açmaktı. 1980 yılının mayıs ayında girişimleri başlattılar, ancak sonraki zaman içinde resmî izinlerin gecikmesi ve ardından finansal problemler sebebiyle cami bir türlü tamamlanamadı.
Derken, İslâm tarihine ve coğrafyasına derin ilgisiyle tanınan bir Müslüman devlet adamı, Birleşik Arap Emirlikleri'ni (BAE) oluşturan yedi emirlikten Şârika'nın yöneticisi Şeyh Sultan bin Muhammed el-Kâsımî'nin 2001'in yazında Endülüs'e yaptığı ziyaret, her şeyi değiştirdi. Elhamra'nın tam karşısında yarıda kalmış bir cami inşaatı görünce gözyaşlarını tutamayan Şeyh Sultan, projeden sorumlu vakfın mühtedi başkanı Mâlik Abdurrahman Ruiz'e şu sözü verdi: "Gereken ne varsa ben sağlayacağım ve caminin açılışını da beraber yapacağız!"
Tam iki yıl sonra, 10 Temmuz 2003'te Gırnata Ulu Camii ibadete açılırken düzenlenen törende "onur konuğu" olarak ağırlanan ve duygulu bir konuşma yapan Şeyh Sultan mutlu ve gururluydu. Tüm bu sürecin başlangıcına vesile olan Şeyh Abdulkâdir es-Sûfî de unutulmamış, caminin Elhamra'ya bakan ana giriş kapısına onun adı verilmişti.
Geçtiğimiz 25 Ocak'ta tahttaki 50'nci yılını tamamlayan 85 yaşındaki Şeyh Sultan bin Muhammed el-Kâsımî, sadece Arap dünyasının değil, tüm İslâm âleminin en kültürlü yöneticilerinden biri olarak dikkat çekiyor. Şimdiye kadar tarih, edebiyat ve sanat sahalarında 80'den fazla kitap kaleme alan Şeyh Sultan, fasih Arapçanın yaygınlaştırılmasıyla alakalı çalışmaları himaye ediyor, bu noktada çeşitli müsabakaların düzenlenmesine ön ayak oluyor. Geleneksel hat sanatı ve şiir de kendisinin himayesi altında.
Şahsî hayatında İslâm'ı yaşamaya gayret eden Şeyh Sultan, -Arap dünyasındaki bazı yöneticilerde görülebilen eğilimlerin aksine- Osmanlı İmparatorluğu'nun meydana getirdiği kolektif medeniyete büyük hayranlık besliyor. 2019'da ibadete açılan Şârika'nın en büyük camisini (Mescidu'ş-Şârika), mimarî açıdan İstanbul'daki herhangi bir Osmanlı camiinden ayırt etmekte zorlanabilirsiniz.