Siyonistler Hasan Saklanan'ın cenazesini ailesine vermiyor!

Üzerinden tam "20 gün" geçti..

Şanlıurfalı İmam Hasan Saklanan'ın cenazesi hala Türkiye'ye gelmedi..

Saklanan, bir siyonist kurşunuyla vefat etti. "Şehitlik" mertebesine ulaştı..

Onun şehitliği, elbette "Hamas terör örgütüdür" diyen kitleyi rahatsız edecek.. Ailesi ve yakınlarını üzecek bu tür bir tartışmaya girmeye gerek duymuyorum..

Ortada acı bir gerçek var ki şehidimizin cenazesi ortada yok.. Vicdandan yoksun kitle, her ne kadar bu ölüm haberini farklı noktalara çekseler de geride kalmış gözü yaşlı bir eş, çocuklar ile anne ve baba bulunuyor..

Ve onlar sarılıp ağlayabilecekleri bir cenaze, başında oturup teselli bulacakları bir mezar istiyorlar...

Yetkililerle yaptığım görüşmeler neticesinde ulaştığım bilgiye göre "Hasan Saklanan'ın naaşı Tel Aviv'de morgda" tutuluyor..

İşgal devleti İsrail'in yetkilileri, Saklananın bir "terör" eylemi gerçekleştirdiğini ve bunun üzerine araştırma yaptıklarını gerekçe gösteriyorlar.. Cenazeyi teslim edeceklerini söyledikleri hiçbir tarihte sözlerini tutmamışlar..

Belli ki amaçları işi zorlaştırmak, aileye zulmetmek.. Onların en iyi anladığı iştir "zulmetmek" zaten..

Saklanan ailesi ise çaresiz, gözü yaşlı bir şekilde yetkililerden gelecek bir haber bekliyor..

Düşünün, bir yakınınızı kaybettiniz, büyük acı yaşadınız ama cenazesine ulaşamıyorsunuz. Ve bu cenazeye kavuşmak sizi "mutlu" edecek..

Yüce Allah (c.c.) Saklanan'ın ailesinin yardımcısı olsun.. Gerçekten büyük bir çıkmazda acı çekiyorlar..

Hasan Saklanan'ın kuzeni Mahmut Birinci ile görüştüm.. Birinci, Saklanan'ın babasının uzun süredir rahatsız olduğunu, annesinin yaşlılığa bağlı rahatsızlıkları bulunduğunu belirtti. Yani her ikisi de düşkün vaziyetteler..

Öte yandan eş ve çocuklar ise garip kaldılar, maddi imkanları kısıtlı..

Allah (c.c.) kendisinden razı olsun, Seyda Feyzullah Konyevi Hoca bünyelerindeki Kevser Vakfı'nın Saklanan'ın geride bıraktığı çocukları ile ailesine sahip çıkacaklarını şöyle duyurmuştu:

"Şehit Hasan Saklanan kardeşimizin ailesi ve yetimleri, kendi ayakları üstünde durana kadar veya bir ömür, Allah (c.c.) ne kadar takdir etmişse hepsinin tüm hayati ihtiyaç ve bakımlarını, Rabbimin Fadlu Keremiyle biz üstleniyoruz. Onlar bize emanettir."