Türk üniversiteleri ?Silivri Soğuk ligine düştü!

Toplum sorunlarına duyarlı, kalkınma ve düşünce özgürlüğü öncüsü olması gereken üniversiteler, Türkiye'de toplum gerisine düştü. Akademik özgürlük; bilim insanlarının ehliyet sahibi olduğu alanda hiçbir baskı altına girmeden, dış müdahale olmadan, gerçeği arama, bulma hürriyetidir. Bu özgürlüğün sınırları, akademik ahlak ve etik değerlerle çizilir. Ortaçağ'dan günümüze, akademik özgürlük en ağır darbeyi, Hitler'in Nazi Almanyası'nda almıştı. Türkiye'nin akademik özgürlük takviminde en karanlık sayfalar; 27 Mayıs 1960 darbesi, 12 Mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimidir. AKP iktidarı, 15 Temmuz darbe girişimini fırsata çevirerek akademik özgürlükler üzerinde sivil vesayet kurdu.

SAKINCALI AKADEMİSYEN

"Akademik özerklik" kavramı, 147 akademisyenin düşüncesiyle sürüldüğü 1960'lardan sonra yasal zemine kavuştu. Takvimler 1971'i gösterdiğinde üniversitelerde yeşermeye başlayan özgürlük filizleri, muhtırayla kırıldı. 1980'de 38 profesör, 25 doçent, 10 yardımcı doçent ve "1402'likler" denilen 1402 akademisyen atıldı. Profesöründen, işçisine özgür düşünceye inanan her fikirden 630 bin kişi gözaltına alınıp ağır işkence gördü. 230 bin kişi yargılanıp, 40 kişi asıldı. Üniversitelilerin çoğunlukta olduğu 1 milyon 648 bin yurttaş, "Sakıncalı" diye fişlendi. 12 Eylül'ün üzerinden 44 yıl geçti. Türkiye'deki üniversiteler, siyasetin baskıladığı anti demokratik bu sözde özgürlüğü (!) ardında bırakabildi mi Hayır.

KONUŞURKEN MANDELA

İktidar koltuğuna oturmadan önce AKP, düşünce ve ifade özgürlüğünün tam olarak sağlanmasını savunuyordu. 2002 Seçim Beyannamesi'nde, "İyi yetişmiş nitelikli insanlarımız arasında bile işsizlik had safhaya ulaşmış. Yetenekli genç beyinler, geleceklerini yurt dışında arama telaşına düştü. Temel görevi özgürce bilgi üretmek, yaymak, ulusal ve uluslararası düzeyde bilimsel araştırma, incelemeler yapmak ve nitelikli bir eğitim öğretim vermek olan üniversitelerimiz, yanlış politikalar nedeniyle problem yumağı haline geldi. Üniversiteler, idari ve akademik özerkliği olan, akademisyen ve öğrencilerin serbestçe bilimsel faaliyette bulunduğu, araştırma kurumları düzeyine çıkarılacak" diyordu. Yerli Nelson Mandela (!), "Türkiye'nin zencileri biziz" diyerek akademik ve fikri özgürlüğü savunmuştu.

SAĞDAN SOLDAN ATTI

Yazılı taahhüt verip, "Üniversiteler, her çeşit düşüncenin demokratik bir ortamda hoşgörü içinde öğretilip tartışıldığı, yasaklar, sınırlamalar olmayan özgür bir foruma dönüştürülecek. Rektör, dekan, bölüm başkanı, anabilim dalı başkanı, enstitü müdürü gibi her kademeden yöneticilerin seçimle işbaşına gelmesi için yasal düzenleme yapılacak" dedi. Peki ne yaptı 15 Temmuz'u kullanıp 15 üniversiteyi kapattı. Kenan Evren'in, "Bir sağdan bir soldan astık" dediği gibi Erdoğan'da "Gurbet hasrettir, dön!" çağrısı yaptığı FETÖ bahanesiyle fikren örtüşmediği, sağdan soldan 8 bin 427 akademisyeni ihraç etti. Rektörlerin, dekanların sandıkla seçimine son verip, canının istediğini atadı, atıyor. Sakın ola, "Bu keyfiyet akademik özerkliğe aykırı" demeyin (!)