Gazze'de işgalci İsrail'in sürdürdüğü soykırım kesintisiz sürüyor. 27 Eylül 2025 Cumartesi günü, Deyr el-Belah'ta bir çadıra işgalcinin düzenlediği saldırıda Filistin Medya Merkezi çalışanı gazeteci Muhammed ed-Daye'nin şehid olmasıyla birlikte Gazze'de katledilen gazeteci sayısı 252 oldu. Bile isteye, sistematik olarak ve yer yer açık hedef gösterildikten sonra 252 gazeteci işgalci İsrail tarafından öldürüldü. Gazze'den dünyaya yayılan haber akışını kesmek için yapılan bu saldırılar, işgalci İsrail'in barbarlığının göstergelerinden sadece biri idi. Gazze'de gazeteciler, tüm sağlık çalışanları ve hastaneler açık birer hedef durumunda. Tarih boyunca hiçbir savaş bu kadar kirli olmamıştı.
Soykırım günleri akıp dururken devletler, kınama dozlarını yer yer artırarak sürecin kendiliğinden bitmesini beklediler ama olmadı. Gazze'de işlenene cürümler bitmedi, artarak devam etti. Vahşetin oluşturduğu psikolojik basınç, Batı'dan Gazze'ye doğru tazyikli sivil çıkışlara neden oldu. Devletlerin yapamadığını siviller yapmak zorunda kaldı. Madleen ve sonrasında Hanzala ile başlayan ablukayı kırma girişimleri onlarca teknenin yer aldığı Sumud filosunun yola çıkmasıyla bambaşka bir sürece dönüştü. Çekya, Danimarka, Almanya, Hollanda, Birleşik Krallık, Belçika, İrlanda, Lüksemburg, İsviçre, ABD, Meksika, Kolombiya, Arjantin, Uruguay, Brezilya, Fas, Moritanya, Cezayir, Tunus, Güney Afrika, Fransa, İspanya, İtalya, Portekiz, Polonya, İsveç, Norveç, Finlandiya, Avusturya, Litvanya, Slovakya, Hırvatistan, Sırbistan, Yunanistan, Bulgaristan, Türkiye, Ürdün, Kuveyt, Bahreyn, Umman, Maldivler, Pakistan, Japonya, Malezya, Endonezya, Avustralya ve Yeni Zelanda pasaportu taşıyan yüzlerce aktivist Akdeniz'in çetin dalgaları arasından Gazze'ye ulaşmak için büyük bir mücadele verdi. Haftalar süren deniz yolculuğunda imkansızlıklarla, hastalıklarla, dalgalarla, teknik arızalarla, sabotajlarla, İtalya'nın psikolojik baskılarına rağmen seyrine devam eden Sumud filosu, tarihi bir sivil direnişin de sembolü oldu. Bu filo yolcularından en dikkat çeken isimlerin başında gazeteci Ersin Çelik geliyordu.
Uzun yıllardır gazetecilik yapan Ersin Çelik'in filodaki varlığı oldukça sembolikti. 252 gazetecinin bile isteye katledildiği Gazze'ye gitmeye çalışan, üstelik İsrail'in hasmı pozisyonundaki Türkiye pasaportu taşıyan ve mesleği de gazeteci olan Müslüman bir şahsiyet olarak Ersin Çelik, oldukça sembolik mesajları omuzunda taşıyarak Gazze'ye doğru gidiyordu. Tuttuğu Filo günlüklerinin sayısı 30'u geçen Çelik, aynı zamanda ara ara yaptığı önemli tespitlerle filonun Akdeniz'deki yolculuğunun adeta köşe taşlarını döşüyordu. Sumud'un magazinleşme tehlikesini tespit edip daha yolculuğun henüz başındayken Gazze'den dikkatin dağılmamasını salık veren Çelik idi. Mavi/Turkuaz bileklik önerisi ile Sumud filosunun Anadolu'nun en kılcal damarlarına kadar ulaşmasına vesile olan da o idi. Bileğinde turkuaz bileklikle Gazze'ye, Sumud filosuna destek veren sayısız öğrenci kaydı sosyal medyada haftalarca aktı durdu. Basit bir sembolle, filo ile halk arasında sıcak bir bağ kurulmuş oldu. İsrail'e karşı sosyal ve siyasal hizalanma önerilerinde bulunan, "Gazzece konuşmak" diye tabir ettiği direniş dili ile Roma halkına hitap eden de yine Ersin Çelik idi. İsrail'e karşı "Dijital abluka" oluşturulması, İsrail'in Gazze'ye dönük oluşturduğu fiziki abluka ile birlikte dijital ablukanın da kırılmasına dönük gayretleri, dalgaların arasında soğuk kanlı tespitleriyle oldukça önemli bir gazetecilik başarısına da imza atan Çelik'in çıkış noktası mesleği değil inancı ve duyarlılığı idi. Sadece kendisi değil eşi ve yakın arkadaşları da süreci oldukça iyi yönettiler. Üsküdar'da oluşturulan Sumud Nöbetleri, Gazze gündemini ülke genelinde diri kalmasını sağladı. Çelik çiftinin sağlam ve izzetli duruşları da örnek bir tutum olarak hafızalara kazındı. Sumud Akdeniz'de seyrediyor, Üsküdar'da nöbet tutuluyor, köşe yazıları, röportajlar ve canlı yayın bağlantıları ile kitleler konsolide ediliyordu.