Nart Bozkurt'la halkçı belediyecilik söyleşisi

Cumhuriyet okurlarına öncelikle Cumhuriyet TV'den yapılan çok boyutlu yayınlarını en güvenilir, en çok izlenenlerin, en başlarına koymayı seçtikleri için teşekkür borcumuzu iletmek isterim. Kâğıt üretiminin ülkemizde, sağ liberal iktidarlarının topunun katkıları ile ortadan kaldırılmasından sonra, kaçınılmaz en pahalı olsak da zararına satış noktalarına düşmemiz sonrası, Cumhuriyet Vakfı olarak ayakta dik durabilmemizin sırrı sizsiniz.

Elbette elimizden geldiğince ortak değerler savaşımında öncü, dik duranlarla, sizleri buluşturmak da bizim öncelikli gazetecilik sorumluluğumuz. Aynı zamanda Cumhuriyet'in kurucularına borcumuz. Biliyorum, pandemi, kuşaklar arasında yaşanan kopukluk, kaçınılmaz toplumsal değerlerimizle olan bağlarda derin yaralar açtı. Gerçeği ile sahteleri birbirine çok karıştı. Ağzını açan, adaylar değil sadece onları çarpıtarak en sahtelerini pazarlama yarışına girenlerin de ağızlarından, "Halkçı, sosyal belediyecilik" kavramları hiç düşmüyor.

Tam da bu nedenle Nart Bozkurt'tan acele konuğum olmasını istedim. Yayını izlerseniz, bilinçaltınıza kazılmış sosyal belediyecilik üzerinden, öncelik sıralamalarınıza ışık tutabilir.

Öncelikle deneyimlerini, birikimlerini borçlu olduğu geçmişinden, birikimlerinden, çalışmalarından kimi satır başlarını paylaşmalıyım. Bozkurt ailesinin geçmişi, Cumhuriyet'in, Atatürk Devrimciliğinin, eğitim, kültür, sanat seferberliği yıllarına uzanıyor. Nart Bozkurt, dedesinin kütüphanesinden ülkemiz, dünyanın çocuk klasiklerini bulup okuyabiliyor olarak büyüyor.

Eğitim olanaklarından yararlanmış sorumlu birey kimliği ile tanışmamız, 1980'li yılların sonrası İnsan Hakları Derneği'nin, Av. Nevzat Helvacı başkanlığında, aralarında Muzaffer Erdost, Vecdi Timuroğlu, Mehmet Ali Aybar, Emil Galip Sandalcı, Adalet Ağaoğlu gibi insan hakları, değerlerinde öne çıkmış isimlerin katılımlarıyla kuruluş yıllarına uzanıyor. İlk kez söyleşimizde dinlediğim etkileşimlerinin, benim için de ne kadar özel geçerli olduklarının sevincini paylaştım.

Cezaevleri kapılarının, dayanışmanın öncüleri olan dirençli kadınlarımız, anneler, eşler, kız kardeşler, arkadaşlar ülkemizde hem kadın hakları hem de insan haklarının öncülüğünde çok çaba gösterdiler. Bizleri utandırarak seyirci kalmamaya zorladılar. İyi ki zorlamışlar, evrensel insan hakları örgütleri ile kaçınılmaz yoğun ilişkilerim olsa da pek çok kavramdan, insan haklarına ilişkin değerlerden habersiz yaşamışım.