Oğulları, babaları rehin alan vicdan...

Güncel, kişisel bir aileye dönük özel savunma yapmak durumuna düşmek istemiyorum. Geçmişten çok yakından tanıklıklarımızla beynimizde kazılı kalmış, kolayca anımsayabileceğimiz bir örneği paylaşıp hep birlikte belleğimizden geriye dönüş yapmamızı öneriyorum. İktidarlarının seçim ittifakının, Milli Görüş'ten koparılmış olarak, o dönemler için Fethullah Gülen'in, "Gülen Hoca" olarak saygı duyduğu günlere geçmiş oluyorum.

Doğduğum şehir Priştine'de Makedonya'dan kaldırılmış Amerikan uçaklarının yoğun bir bombardıman yaşattığını, çok sayıda yakın akrabamın evlerinden kaçıp yağmurlu bir bayramın günlerini, kapatılmış Makedonya sınırı önündeki bir çukurda geçirdikleri günleri anımsıyorum. İstanbul'da yaşayan çocukları, bizlerin evinde kaygı içinde onlardan haber bekliyorduk. Dünyaya yeterince etkili fotoğraflarla sergilendikten sonra kapılar açılmış, kaygıyla beklediklerimiz Edirne sınır kapımızdaki misafirhaneye hızla ulaştırılmışlardı.

Elbette yakın akrabaların seferberliğinde ağırlıklı İstanbul, büyükşehirlerimizdeki akraba evlerine paylaştırılmışlardı.

***

Priştine kökenli ünlü futbolcu Hakan Şükür, derneklerimizin iletişimleri bağlantılı gönüllü çok büyük sorumluluklar üstlenmişti. Hastaların sağlık sorunları, bakımları, aylar süren evlerde misafirliklerin ardından, Priştine'deki tehdit ortadan kaldırılmış, sonbaharda ailelerin geri dönüş seferberliği de gündeme gelmişti. Hakan Şükür yine öncü rolde, Vatan Caddesi üzerinde sıralanmış şehir ve merkez derneklerimizin önünden hızla kalkan otobüs seferleriyle sorunsuz yaşadıkları evlere dönüş sağlanmıştı.

Sonrasını anımsatmak gerek. Fethullah Gülen'in siyaseten FETÖ'ye dönüşmesinin ardından müridi olarak ünlenmiş Hakan Şükür de bir biçimde yolunu bulup soluğu Amerika'ya kaçmakta bulmuştu. Derneklerimizden aldığım bilgilere göre ise yerine rehin olarak babası hapis yatmıştı. Bağlarımız koptuğu için süresini, yaşamöyküsünün devamını hiç bilemiyorum.

***

Nasıl, o günlerden bugünlere yaşatılan, yaşanabilen gerçekler üzerinden değişen bir şeyler var mı ki... Uzun yıllar kurulan birlikte çıkar bağları, gün geliyor, bizim dışarıdan pek de kavrayamadığımız siyasal ittifakların uçurum boyutlarında yaşanan gerçekleri ile altüst oluyor. Yaşayabilmek için varlarını yoklarını satarak ülkeden kaçmak zorunda kalanların sadece kaçtıkları ülkeler ile, ailelerinden ele geçirilebilenlerle bağlantılı olarak canlarının yakılması uygulamalarındaki kimlikler değişiveriyor. Dün dündü, bugün bugündür üzerinden yenileri yaşanıveriyor. Bizim sendikacıların çok sevdikleri bir örnekleme ile "sistem aynı sistem" olarak bedel, sonuçlarıyla birlikte yaşatılıyor.