DİSK'in avukatı Tahiroğlu ile 12 Eylül'den bugüne sendikal haklar gaspı
Ülkemizde 12 Eylül ile getirilen, tüm insan hakları, örgütlenme, sendikal haklar yasaklarının, tümünün birden zincirleme etkileriyle öylesine ağır sorunlar, koşullarla boğuşmaktayız ki... 12 Eylül'de DİSK üzerinden sendikal haklar gaspının boyutlarını, sonuçlarını bile sıcak gündemimize taşımayı bu yıl atlamış gibiydik. Neyse ki YouTube, üç kuşak söyleşileri için yakalamakta geciktiğim, DİSK'in 12 Eylül dönemi savunması için tek tabanca kadrolu savunma avukatı olarak kalabilmiş, Av. Ercüment Tahiroğlu ile söyleşi buluşmamızı yapmayı başarabildik.
Uzaktan inandırıcı bile gelmeyebilir. DİSK 12 Eylül'e, açılmış kocaman bir kapatma davası ile girdi. Ülkemizin aydınları bile tam olarak ayamamışlardı. Amerika başta, emperyal dış odaklar ile içteki ortakları, ülkemiz toplumsal örgütlenmelerinin bütünü için de geçerli olmak üzere, ağırlıklı işçi sınıfımızın 1961 Anayasası, 1963 sendikal yasal hakları ile yakaladıkları çok çarpıcı gelişmeler, kazanımlarından çok ürkmüşlerdi.
Gerçeğinde kanlı 1 Mayıs 1977 provokasyonu ile gözümüze sokulmuş olsa da, 12 Eylül dörtlü cunta darbesi ile yaşatılabileceklerin boyutlarını algılayabilmek olanaksızdı. DİSK'in 12 Eylül öncesi yapılan son genel kurulunda Abdullah Baştürk DİSK Genel Başkanlığına seçilmiş olsa bile, uzun soluklu Türk-İş, DİSK, Maden-İş kurucu başkanlığı kimliği ile öne çıkmış Kemal Türkler'e katliam düzenlenmesi de gerçekleşti. İşçilerin, DİSK'in güçlü duruşu ile daha bir ürkülmüş olmalı ki, 12 Eylül darbesi beklenemeden, Marksist Leninist suçlaması ile DİSK için kapatma davası açılmıştı.
Şimdi sıkı durun 12 Eylül cuntası, kamuoyunu hep üç iş kolunun kasıtlı yapılmış grevleri ile suçlayıp durmuştu. Oysa üç iş kolunun işveren grupları adına Şahap Kocatopçu'nun ricası ile grevlerin üç iş kolunda birden sona erdirilmeleri için DİSK'te yapılmış toplantılara da gözlemci olarak tanıklık etmiştim. Darbeden bir gece öncesine kadar zorlu, oynak gitgellerin ardından da üç iş kolundaki grevler bitirilmiş, yazılı protokolleri de yapılmıştı. Gece yarasına doğru DİSK Konfederasyonu başkanına gelen bir telefon konuşmasına tanıklık etmiştik. İçeriğini elbette bilmiyoruz, ancak daktiloya çekilmiş son metinlerin tamamlanmasını beklemeden sabaha imzalayacağı sözü ile ayrılıverdi.
Sonrası imzalanmış sözleşmeler üzerinden buharlaşma yaşandı. Aylar sonrası başlayan DİSK davasının önce sivil, sonrası askeri mahkemelerdeki, ağır işkenceler sonrası yaşanmış süreçleri, en azından dönemin işçi sınıfı örgütlenmeleri unutamamışlardır. Sözleşmelerde imzaları olan sendikacılara yapılmış ağır işkence tutanaklarının da eşliğinde görülebileceği üzere, bugünlere kadar nokta konulamayan sendikal haklar kayıplarının gerçekleştirilmesi tuzaklarının kimilerini daha açık algılayabilirsiniz.