Cumhuriyet ailesinin içinde olmanın ayrıcalığı
Kuşkusuz Yunus Nadi döneminde bizler yoktuk. Ancak Cumhuriyet gazetesinin yayımlanan ilk sayısında, birinci sayfadan yayımlanmış ilk köşe yazısı ile günümüzde çalışanlar için de geçerli olmak üzere, ödün verilmemesi gerekli ilkelerin altını çizmişti. İstanbul basını içinde, Mustafa Kemal'in Cumhuriyet değerlerinin savunulması sorumluluğunu gönüllü üstlenmiş olmasına karşın, altını bir bir çizdiği gazeteciliğin bağımsızlık ilkeleri birbirinden değerliydi.
Cumhuriyet gazetesi, bağımsız gazetecilik ilkelerinden kopmamak üzere yayın yaşamına girerken, öncelikle siyasal iktidarlar, hükümetler karşısında bağımsız kalma sorumluluğunun olduğunun altını çiziyordu. Öncelikli koşulun gerçekleşebilmesinde de ekonomik bağımsızlığın korunabilmesi koşullarına dikkat çekerken, sadece siyasal iktidar erkinin karşısında değil, bankalar, para kaynaklarının tümü için geçerli bir zorunluluğun olduğunun vurgusu yapılıyordu.
Yunus Nadi'nin son tedavisi için gittiği yurtdışında ölmesi üzerine, eşi Nazime Nadi'ye gönderdiği, bütün çocuklarıyla, damatlar da içinde, birlikte okunmasını istediği vasiyet ise ikinci bir dönemeç taşının başlangıcı sayılabilir. Gazetenin yönetiminden oğulları Nadir Nadi ile Doğan Nadi sorumlu olacaklardı. Nazime Nadi, eşi adına gazetenin sürdürülebilirliği sorumluluğunu üzerine alacaktı.
Cumhuriyet gazetesi ailesine, 1966 yılının haziran ayında, o tarihlerde İLO'nun desteği ile kurulmuş iki yıllık Gazetecilik Enstitüsü mezunu ve henüz diplomamı almamış olarak katılmıştım. 1970'li yıllar içinde, damatlar operasyonunda Nadir Nadi'nin, işveren örgütlerinin ilan boykotu bağlantılı zarar etiği gerekçesi ile uzaklaştırılması operasyonu sonucunda bir yılı aşan bir kopuş yaşamıştık. 12 Mart damgalı siyasal içerikli bu operasyonun ardından, dünyada bir örneği yaşanmamış okurlar boykotu sayesinde bir yılı aşmış kopuştan sonra, yeni yazarların da katılımı ile toplu, güçlü geri dönüş yaşanmıştı.
12 Eylül darbesinin ardından da Nadir Nadi'nin ölümü sonrasına kadar yaşanmış, 6 ayı aşan bir kopuş daha söz konusu olmuştu. Berin Nadi, Nadir Nadi'nin cenazesi başında topladığı yazarların önünde, iflas masasına kadar sürüklenmiş gazetenin geri alınması sorumluluğunda, Nadir Nadi ile çalışmış tüm yazar ve çalışanlara çağrı yapmıştı.