Bu yaz çok seyahat ettim... Çok uçtum, çok sofralarda oturdum, çok şefle tanıştım, çok yemek tattım. Ve günün sonunda söylediğim tek şey şu oldu: Neden her yemeği bu kadar süslemek ve karıştırmak zorundayız
Maalesef basit ve sade bir yemek yemek hiçbir yerde mümkün değil. Bilmem ne tozu serpelim, şunu bilmem neyin sosuna bulayalım, kadayıfa falan sarıp onun bunun suyuna batıralım... İnsanız yahu! Bu kadar saçma sapan şey yenir mi Geçenlerde sosyal medyada çoban salatanın geldiği hali görünce yazmak istedim bu yazıyı... Bildiğiniz çoban salatayı büyük bir domatesin içine koymuşlar, baya dolma yapmışlar yani, masaya getirip bıçakla kesiyorlar, içinden çoban salata dökülüyor. Yahu çoban salataya neden bunu yapıyorsunuz, ne gerek var Çünkü sosyal medyaya içerik lazım! Kabul, yemek sektöründe büyük bir yarış var. Yeni şeyler tatmalı, damak zevki geliştirilmeli, sıkılan müşteriye yeni tatlar sunulmalı. Bunların hepsi haklı gerekçeler olabilir. Şefler de öne geçmek için, fark yaratmak için abartabilir... İyi de, o her şeyi karıştırdığın tabak yenmiyor be ustam! Oysa sade güzeldir. Sade ama lezzetli bir tabak, müşteriyi sana tekrar getirir. Herhalde hayat pahalılaştıkça, bir tabak yemeğin fiyatı arttıkça 'tabağı ne kadar havalı hale getirirsem o kadar iyi' fikri yerleşiyor ama yanlış! O her şeyi karıştırdığınız tabaklar için kimse size yeniden gelmeyecek! Hasbelkader yeniliyor kalkılıyor o masadan, bir daha da kimsenin aklına gelmiyor o yemeği yemek. Ben yemek otoritesi değilim, sadece dünyanın her yerinde yemeğe giden, yemek tadan, sade ama lezzetli şeylerden mutlu olan bilinçli bir tüketiciyim. Dolayısıyla benim sözümün bir hükmü olmayabilir ama yemek otoriteleri ve yemek yazarları derhal yeni şefleri uyarmalı: 'Karıştırmayın, uydurmayın, saçmalamayın' demeleri lazım. Geçen gün İtalyan şef Danilo Zanna ile konuşuyorduk; aynı şeyi söyledi: Neden hiç Türk yemekleri restoranı açılmıyor, neden sayısı bu kadar az O kadar haklı ki, biz neden güzelim Türk yemeklerine bu kadar burun büküyoruz acaba Öne çıkarmamız gereken bu güzelim ve lezzetli mutfakken; bu kadar macera neden acaba
Haberin Devamı Haberin DevamıBunun adı 'Görgüsüzlük Çağı'
Tarihçiler, insanlığın tarih öncesini bölmek için Taş Devri, Bronz Devri ve Demir Devri'ni içeren üç çağ sistemi sıralar... Çok ilerde, bizim bu içinde yaşadığımız devri de herhalde 'Görgüsüzlük Devri' diye adlandıracaklar. Ya da tarihi çağlar sıralandığında İlk Çağ, Orta Çağ, Yakın Çağ diye... Bizimki 'Görgüsüzlük Çağı' olacak. Çok yerinde olurdu çünkü görgüsüzlüğün içine batmış durumdayız resmen. Sosyal medya sağ olsun, herkes göstermek istiyor elindekini... Bu para da olabilir, otomobil de, yediği yemek, içtiği içki, gezdiği ülke de olabilir. Hatta elindeki kocasını bile göstermek istiyor herkes; 'Bu kimin kocası, benim kocam benimmm' şeklinde şarkılar eşliğinde. Bakın, dayanamadığım içeriklerden biri de yapılan alışverişi 'hadi paketi birlikte açalım' diye yayınlayanlar! Almışsın güle güle giy kardeşim. Neden birlikte açıyoruz o paketi Niye insanların gözüne sokmak istiyorsun ki Dilan Polat bu işi arşa çıkardı elbette. Ama onun başına gelenlerden kimse ders almıyor, çekinmiyor; tersine feyz alıp devam edenler var. Bursa'da araç kiralama ile emlak danışmanlığı yapan sosyal medya fenomeni Nevra Bilem mesela; altınlarını göstermeyi seviyor. Altın dediysem öyle basit şeyler de değil ha, tepsi büyüklüğünde kolyeler, dirsek boyu bilezikler falan... Bakarken gözleriniz kanıyor, takı değil başka bir şey. Ama tabii izliyor millet. 3 milyon kez izlenince de Maliye Bakanlığı devreye girdi. Kocası Murat Bilem'in banka hesaplarındaki olağan dışı para hareketleri incelemeye alındı. Daha önceki örnek ortadayken, neden göstermeden duramıyorsunuz paranızı pulunuzu Bu nasıl bir hastalıktır acaba