Klasik Türk sanatları alanında dünyada bir ilk olma özelliği taşıyan Yeditepe Bienali, bu yıl 'Gölge Varsa Işık da Var' temasıyla düzenlendi. Ulusal ve uluslararası düzeyde zengin içerikli eserlerin yer aldığı etkinlikte sanatseverler; gölge ve ışık kavramlarının sanat aracılığıyla nasıl ifade edildiğine tanıklık ediyor.
Karanlıkla aydınlık, geçmişle şimdi, görünenle gizlenen arasındaki geçişler müthiş. İstanbul'un üç önemli mekanı Yedikule Hisarı, Sirkeci Garı ambarları ve Nuriosmaniye Camii altındaki Mahzen bienalin sergi alanları. Bu bienalin en güzel yanı da bu; İstanbul'un en gizli köşelerinde yer alması. 2022'de Nuriosmaniye Camii'nin altında, Mahzen'deki eserleri görmüştüm, bu sene Sirkeci Garı'ndaki ambarlardaydım. Burada böyle bir yer olduğunu hiç bilmiyordum açıkçası... Serginin küratörü Fatih Ömeroğlu'ndan dinledim; tonlarca moloz çıkarılmış bu ambarlardan ve sergi mekanı haline getirilmiş. İçeriye girdiğinizde karanlıktan başka şey görmüyorsunuz ama az sonra her şeye alışıp bu karanlığın sergiye nasıl hizmet ettiğini anlıyorsunuz. Fatih Belediyesi ve Klasik Türk Sanatları Vakfı işbirliği ile düzenlenen 3. Uluslararası Yeditepe Bienali'nde 215 eser, 263 sanatçının imzasını taşıyor. Oldukça etkileyici eserler var; derinliği anlamak için mutlaka bir rehberle gezmenizi tavsiye ederim. Turkcell ve Türk Hava Yolları ana sponsorluğunda gerçekleşen bienal 18 Haziran tarihine kadar sürecek. Haftanın her günü saat 11.00-19.00 saatleri arasında ücretsiz. Giriş için bienalin web sayfasından ya da kapı girişlerinden kayıt oluşturmanız yeterli.
Haberin Devamı3 bulaşıkçının hikayesi...
Lüks bir restoranda yemek yerken bodrum katta harıl harıl bulaşık yıkayanları düşündünüz mü hiç Sanmam! Hiçbirimizin aklına gelmez. Ama oturduğumuz masalardaki gıcır gıcır tabakları, parlayan bardakları onlara borçluyuz. Acaba kaç kişiler, çalışırken ne konuşuyorlar, oradan kurtulmak istiyorlar mı, hayalleri ne mesela Bir oyun izledim ve bunları düşünmeye başladım işte. Kanadalı oyun yazarı Morris Panych'in dünyada ses getiren 'Bulaşıkçılar' oyunu Işıl Kasapoğlu rejisiyle sahnede. Başrollerde Özge Özpirinçci, Ahsen Eroğlu ve Şebnem Sönmez var. Restoranların o görünmez kahramanlarını anlatan oyun; bu üç kadının bastırılmış hayallerini, susturulmuş öfkelerini, hayatta kalmak için verdikleri mücadeleyi önümüze koyuyor. İçlerinden biri, kendini restoranın temel taşı olarak görüyor. İşe yeni alınan ise sınıf atlamak istiyor, şartlarını iyileştirmeye çalışıyor, talepkâr. Aralarında çatışma başlıyor. Diğeri talepkâr olurlarsa işlerini kaybedeceklerini, başkalarının geleceğini düşünerek korkuyor. 'Bizi çalışmak kurtarır' diyor sadece, hayalleri bile yok. Tek bildiği orada çalışmak, orada kalabilmek. O izbe bodrum katına aşık bir kadın. Bulaşıkhanede sıkışmış kalmış bu kadınların iç sesleri, kendileriyle hesaplaşmaları tam bir kara komedi aslına bakarsanız. Sahip olduklarına şükredip durup kalmak mı yoksa daha fazlasını istemek mi Herkesin doğrusunu ne belirliyor acaba Hepimizin yaşadığı ikilemlere bulaşıkhaneden bakan, seyir zevki yüksek bir oyun. İzlenmeli!
Haberin DevamıHaberin Devamı'Bergama tulumu'nun kıymeti
Coğrafi işaretli ürün ne demek Kalitesi, hammaddesi ile üne kavuşmuş, benzerlerinden farklılaşmış, katma değeri yüksek ürün demek. Mesela Antep baklavası, Malatya kayısısı, Aydın inciri, Taşköprü sarımsağı. Türkiye, coğrafi işaret potansiyeli en yüksek ülkelerden biri. Sayının 3 bin civarında olduğu bilinse de, resmi rakamlara göre bu sayı 1.720. İşte bu Coğrafi İşaret tescilli ürünlerden biri de Bergama tulum peyniri. İzmir tulumu diye de biliniyor ama ikisi farklı. Yüzyıllardır Kozak yaylasında yörükler tarafından üretilen Bergama tulumu, hem barındırdığı aromalar hem de üretim süreçleriyle korunması gereken lezzetlerden. Tadı İtalyanlar'ın parmesan peynirine benziyor ama kalitesi çok daha iyi. Bunu ben değil, işin uzmanları diyor! Bu lezzete ve kaliteye rağmen, coğrafi tescil belgesi 10 ay önce alınmış. Gecikmiş ama sevindirici bir durum. 'Yerelin İzinde' projesi ile Türk mutfağını ve değerlerini korumak için çalışan Metro Türkiye de kolları sıvayıp Bergama tulum peynirini korumaya almış. Tüm mutfaklarda kullanılması için elinden geleni yapıyor. Bergama'daki iki büyük üreticiden biri ile anlaşmış. Farklı köylerden toplanan sütlerin yolculuğu laboratuvar denetimleriyle başlayıp tenekede 6 ay olgunlaşmaya bırakılana kadar sürüyor. Bu arada müşteriler de ürün etiketlerinde yer alan QR kodlarla her türlü bilgiye kolayca erişebiliyor. Peynir uzmanı Neşe Biber ve Berrin Bal Onur bu peynirin özelliğini şöyle anlatıyor: "Orijinali İzmir değil, Bergama tulumudur. Bergama coğrafyasının teruarı; iklimi, suyu, mikrokliması ile üretilen çok özel bir peynirdir. Sütünün özel olması da yağ oranı çok yüksek karasığır-bozırk denilen inekten kaynaklıdır." 'Yerelin İzinde' projesinin bir ayağı da şeflerin bu ürünleri tariflerde kullanması, o reçetelerin de gelecek nesillere aktarılması. Bunun için şeflerle de çalışılıyor. Özetle; Kozak yaylasından başlayıp sofralara uzanan Bergama tulumunu sevin, sevdirin. Afiyet olsun.