Bu yıl 78'incisi yapılan Cannes Film Festivali'nde aşırı dekolteye geçit verilmezken ve kıyafet kısıtlamaları konuşulurken; aynı günlerde herkes bir başbakanın spor ayakkabılarını diline dolamış durumda. İki ayrı konu, ne alaka demeyin... Okumaya devam edin lütfen. Diyorum ki size; bütün dünyada kıyafet kodları değişiyor.
Hatta baştan yazılıyor! Arnavutluk'un başkenti Tiran'a giden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, Başbakan Edi Rama spor ayakkabıları ile karşıladı biliyorsunuz. Hatta Erdoğan da şaşırıp "Spor ayakkabı giyiyorsun" diye takıldı kendisine. Sosyal medyada da gündem oldu bu ayakkabılar. Nasıl olmasın Resmi bir tören, kırmızı halıda devlet karşılaması ve spor ayakkabılar! Olacak iş mi Ama oldu işte. Çünkü pandemiden beri hayatımıza iyice yerleşen ve artık her kıyafetin altına giyilen spor ayakkabılar, belli ki devlet törenlerine de girmeye başladı. Bu da özgürlük ve rahatlık hissinin her şeyin önüne geçtiğini gösteriyor. Peki siz bu görüntüyü yadırgadınız mı Ben kendi adıma söyleyeyim; bayıldım! O kadar tatlı ve sempatik ki... Bir kösele ayakkabıdan daha şık olmuştu hatta. 'Bu başbakan kesinlikle 10 numara adam' hissi verdi bana. Bir spor ayakkabıdan bu sonucu nasıl çıkardın derseniz; valla sıkıcılıktan uzak, renkli, rahat, eğlenceli bir adam izlenimi bıraktı bende. Zaten İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'yi kırmızı halıda diz çökerek karşılaması da beni doğruluyor. Bu adam çok sempatik ve eğlenceli, net! E böyle bir adam, ülkeyi de eğlenceli yönetiyordur bence. Ona karşılık şöyle bir model de var. Eski Almanya Başbakanı Olaf Scholz, evde eşofman giymeye karşı olduğunu söylemişti bir röportajda. Evet evinde dahi sevmezmiş! Bunu özensizlik ve eşlerin birbirine saygısızlığı olarak görüyormuş. Hatta şöyle diyordu; "Bana göre eşofmanlar yenilginin simgesidir!" Mesela bu sıkıcılıkta ve askeri disiplindeki birinin yönettiği ülkeyi düşünün bir de! Hiç çekilmez. Zaten 3-4 yıl dayandı bu görevde.
Haberin DevamıÖzensizlik mi, özgürlük mü
Bakın spor ayakkabıdan nerelere geliyorum şimdi... Bazı davet ve etkinliklerde 'dress code' olayı çok sıkıdır. Giyim ve görünümün belirli kurallara tabi olduğu, genellikle iş yerleri, etkinlikler ve topluluklar gibi özel alanlarda kullanılan bir terim bu. Ve bir etkinlikte 'dress code' uyarısı varsa, ona uymak zorundasınız. Mesela geçen ocak ayında New York'ta yapılan Dünya Satranç Şampiyonası'na kot pantolon ve ceketle gelen 33 yaşındaki satranç oyuncusu Magnus Carlsen, güvenliğe takıldı. Zira, FIDE (Uluslararası Satranç Federasyonu) kurallarına göre kot pantolonla şampiyona binasına girmek yasaktı. 200 dolar da para cezası vardı. 5 kez dünya şampiyonu olan Carlsen' e "Üstünü değiştirmezsen oynayamazsın" denildi. Olaya bakın, Türkiye'de bunu desen "Sen benim kim olduğumu biliyor musun" derlerdi. Ama Norveçli Carlsen, "O zaman ben yokum!" dedi. Yani kendi özgürlüğünü seçti ve bu dayatmaya karşı çıktı. O zaman herkes Carlsen'e hak verdi ama aslına bakarsanız bazı durumlarda 'ortamın ruhuna uygun' giyinmek de şart sanki. Çünkü özgürlüğü lakayıtlıkla karıştıranlar var. Mesela bizim ülkemizde, önemli festivallere ve törenlere kazakla gidip, o kazak ve pejmürde spor ayakkabılarıyla sahneye çıkıp ödül alıyorlar. Şimdi bu özgürlük mü, özensizlik mi Spor ayakkabı da giyebilirsin ama şık ve özenli olmak başka bir şey. Tıpkı Arnavutluk Başbakanı Rama gibi. Gündüz giydiğin ve kollarını sıyırdığın kazakla sahneye çıkmak ayrı, özenli bir kombinle birleştirdiğin kazağı giymek ayrı. Önemli olan kafandaki şey yani. Umursamak ve özenmek. Ha, bu arada merak edenlere not: Olayların ardından FIDE, turnuva sırasında kabul edilebilir kıyafetler listesini genişlettiğini açıkladı.