Pırıltının ardındaki hakikat

Son günlerde magazin dünyasında sessiz ama derinden ilerleyen bir değişim var. Ünlüler artık eskisi gibi parlak ışıkların altında sürekli görünmek yerine, hayatlarının küçük anlarını seçerek paylaşmayı tercih ediyor. Bu değişimin arkasında sosyal medyanın yarattığı yorgunluk da var, takipçilerin bitmeyen talebi de... Ama asıl mesele, ünlülerin artık görünür olmanın değil, doğru görünmenin peşinde koşuyor olması.

Dikkat ederseniz sahnede, ekranda ya da kırmızı halıda ne kadar parladıkları önemli değil; asıl konuşulan, kuliste yaşanan bir bakış, bir konserde verilen minik bir mesaj... Yani şöhretin vitrini değil, vitrinin arkasında duran o insan hali. Magazin de artık bunun peşinde. Bir fotoğrafın kadraj dışındaki hikayesi, bir açıklamanın atılan o cümlenin neden söylendiği, bir ayrılığın ardındaki sessiz suskunluk herkesin ilgisini daha çok çekiyor.
Belki de uzun yıllar sonra ilk kez, izleyici ile ünlü arasındaki mesafe bu kadar gerçek. Çünkü seyirci artık kusursuz hayatları izlemek istemiyor. Biraz kırık bir yan, biraz samimiyet, biraz da gerçeğin pürüzü daha çok alıcı buluyor.

Ünlüler de bunun farkında. Bir gün sahne ışıklarıyla parlayan bir isim, ertesi gün evinin salonunda çay bardaklı bir kareyle gündeme geliyor. Ve ikisi de aynı ölçüde konuşuluyor.