Özcan Deniz'in aile travması

"Geçmişimi çalan abim, geleceğimi de çalmak istiyor..." Özcan Deniz'in bu cümlesi, yalnızca bir aile içi kırgınlığın değil, aynı zamanda toplumsal bir travmanın çarpıcı ifadesi. Bu söz, bir sanatçının ağzından dökülmüş olsa da, aslında binlerce insanın kalbinden kopup gelen sessiz bir çığlık. Çünkü aile dediğimiz yapı, en güvenli liman olabileceği gibi, insanın en derin yaralarını da açabilen bir fırtına olabilir.

Güvendiğimiz insanlar, hayatımızda en çok iz bırakanlardır. Kardeşler arasında yaşanan güç savaşları, rollerin erken yaşta yanlış dağıtılması, anne-babanın taraf tutması ya da bir evladın ötekine "aile yükü" olarak devredilmesi... Tüm bunlar, ilerleyen yaşlarda kimliğimizi nasıl inşa ettiğimizi etkiler. Özcan Deniz'in "geçmişimi çaldı" dediği an, belki de çocukken üzerine giydirilen bir yük, belki hakkı olan bir hayalin başka biri tarafından elinden alınması.

Sanatçının sözünde geçen "geleceğimi de çalmak istiyor" cümlesi ise hâlâ süregelen bir tehdit algısını, bir tür psikolojik kuşatmayı işaret ediyor. Bu, sadece maddi ya da kariyerle ilgili bir mesele değil, kişinin özgür iradesiyle hayatını şekillendirme hakkına karşı bir müdahale algısı.
Aile dramı, özellikle bizim coğrafyamızda çok daha derin yaşanır. "Aile ne der", "Kardeşini yalnız mı bırakacaksın" gibi cümlelerle bireyin kendini gerçekleştirme arzusu törpülenir. Kardeşlik, kan bağı kadar sorumluluk, sevgi, hatta bazen rekabet demek. Ama bu rekabet adil olmadığında, birinin geçmişteki hatası diğerinin geleceğini ipotek altına alabilir.