Mesele müzik grubu değil, mesele aile değerlerimizi korumak

Manifest grubuna açılan soruşturma, yalnızca bir müzik grubunun gündeme gelmesinden ibaret değil. Asıl mesele, ailelerin bu konuya verdikleri tepkilerde gizli. Etrafımdaki ailelerle, kızları bu gruba hayran olan dostlarımla konuştuğumda hepsi aynı şeyi söyledi: "Karara karşı değiliz, hatta doğru buluyoruz. Ama bunu yüksek sesle söyleyemiyoruz."

Bu cümle bana başka bir gerçeği düşündürdü. Demek ki aile dediğimiz yapı, kendi doğrularını bile dile getiremeyecek kadar baskı altında kalabiliyor. Toplumun en güçlü kalesi olan aile, çocuklarını korumakla, onlara yol göstermekle yükümlüdür. Ancak geldiğimiz noktada, aileler çocuklarının yanlış etkilenmesinden korktukları kadar, kendi değerlerini savunmaktan da korkar hale gelmiş.

"Aman kızım üzülmesin, aman çocuğum dışlanmasın" diye, doğru bildiklerini fısıldamayı tercih ediyorlar. Bu da aileyi, toplumun en sağlam direği olmaktan çıkarıp, sessiz bir seyirciye dönüştürüyor. Oysa aile, yalnızca anne-baba ve çocuklardan ibaret bir çatı değildir. Aile, kültürün, geleneklerin, değerlerin aktarıldığı ilk okuldur. Eğer bu okulda doğrular saklanıyor, değerler dile getirilmiyorsa, o zaman yeni nesil hangi temelin üzerinde yükselecek İşte asıl tehlike de burada başlıyor.

Aile, sustukça toplum da susturuluyor. Aile, geri adım attıkça değerler de eriyor. Bugün yaşadığımız mesele, sadece bir grubun soruşturulması değil. Bu mesele, aile kelimesinin içinin boşalmaya başlamasıdır. Çocuklarını yönlendirmesi gereken anne-babaların, doğruyu eğip bükmeden anlatması gerekirken, "korku" ve "tepki" endişesiyle susmalarıdır. Bu suskunluk büyüdükçe, aile birliğinin gücü de zayıflıyor. Eğer aile dediğimiz yapı, doğruyu söylemekten, değerleri savunmaktan çekinir hale gelirse; geleceğimizin temelleri çatırdamaya başlar.