Tek başına
İsrail'in 7 Ekim 2023'te başlattığı Gazze'ye yönelik soykırımı, 1 yılı aşkın şekilde sürerken, şehitlerin sayısının 45 bini aştığı söyleniyor. Bu sayının üçte ikisini çocuklar ve kadınların oluşturduğu da bir dip not olarak dikkatlere sunuluyor. Lakin 2024 yılı boyunca bu ağır insanlık suçunu durdurmaya dair hiçbir adım atılmıyor-atılamıyor. Çünkü Birleşmiş Milletler'in adalet tesis etmemeye ayarlanmış sistemi, soykırımı durdurmaya kalkan ülkelerin önüne demirden setler çekiyor.
Biz tüm insanlık, koskoca bir yıl boyunca, her gün öldürülen çocukların, donan bebeklerin, vurulan kadınların, çaresizlikle inildeyen babaların görüntüleri arasında dolandık durduk... Evet doğrudur bir 'insanlık ittifakı', bir 'insanlık cephesi' kuruldu bu dehşetengiz soykırım karşısında, lakin yakın vadede icrai bir kabiliyet kazanabilmesi meçhul bir insani reflekstir bu... Kuşkusuz değerlidir ve fakat bu değerliliğin icrai sonuçlar doğurabilmesi için de bu 'yanlış işleyen saatin' düzeltilmesi gerekmektedir...
2024 gözyaşı ile geçti vicdanı olan herkes için... İnşallah 2025'te maddi manevi bereketler hasıl olur, vicdan ve merhamet galip gelir, insanlık insan olabilme adına gereken çabayı gösterir de, artık bu vahşet görüntüleri sona erer...
Bu arada 2024 yılının en görkemli görüntüsü kahraman bir doktora aitti diyebilirim. Dr. Hüssam Ebu Safiyya. Onu en son yıkılmış ve taş taş üstünde kalmamış hastanesinin yıkıntıları arasında katil İsrail tankına doğru, beyaz doktor gömleğiyle yürürken gördük.
Dr. Ebu Safiyya asla memleketini terk etmeyenlerdendi. İsrail gencecik oğlunu vurup şehit ettiğinde, onu evladının cenaze namazını kıldırırken görmüştük, gözyaşları arasında oğlunun saçlarını son kez okşadıktan sonra, derhal görevli olduğu hastanesine ve orada çığlık çığlığa ağlayan yaralı çocukların yanına koşmuştu. Bir müddet sonra İsrail, onu en sonunda yakalamış casus dronları aracılığıyla vurmuş fakat yine de öldürememişti. Biraz yattıktan sonra bastonuna dayanarak ayağa kalkmış yine o yıkık parçalanmış duvarların arkasında hastalarına bakmaya devam etmişti... Hatta İsrail tankları Filistinli hekimleri soyundurup, tek tek dizili şekilde esir kampına götürürken bile Ebu Safiyya hiç umudunu yitirmeden mesleğine, ülkesine, milletine, insanlığına dört elle sarılmıştı...
''Olan bitenden ve bizim yalvarışlarımızı görmezden gelen dünyayı sorumlu tutuyoruz' diyordu bir beyanatında.
İşte bu cesur yürek doktoru en son